01 Şubat 2012

El Clasico'lara Gelene Kadar



28 Ocak Villarreal 0-0

Önce üçlü savunma.

----------------Valdes---------------
-----Puyol------Pique------Abidal----
----------Sergio-----Javier----------
---------Xavi-----------Fabregas-----
----Alves-----------------Adriano----
----------------Messi----------------

Barça üç buçuk sene boyunca hiçbir zaman çift ön kesici kullanmamıştı. Pep'in sakatlıklardan dolayı elde kalan iyi oyuncuları kullanma isteğinin bir parçası olabilir bu tercih ancak onu asla haklı çıkarmaz. Sergi Roberto, Cuenca hatta görüldüğü üzere Tello kullanılabilirdi.

Pep denemeleri hususunda o kadar mutsuz ki 10 dakika dolmadan Puyol ile Pique yer değiştirdi. Bunun sebebi sağ kenardan Pique ile daha iyi bir pas akışkanlığı yaratmak istemesiydi, kaptan bu konuda biraz yetersiz kaldığından. Mascherano'yu orta sahada kullanmak, çok pas hatası ve dikine az pas anlamı taşıyor. Üstelik Xavi'nin az daha öne atılmasıyla topla buluşma sayısı da düşüyor.

Sonra dörtlü savunma geldi.

----------------Valdes---------------
Puyol----Pique-------Javier----Abidal
----------------Sergio---------------
---------Xavi---------Fabregas-------
---Alves-------------------Adriano---
----------------Messi----------------

Pep, Alves'i önde kullanarak aslında onun etkisini azaltıyor çünkü Brezilyalı'nın savunma yönünün muazzam olduğu hep unutuluyor. Pique & Alexis değişikliği sonrası Dani tekrar sağ bek bölgesine geçti zaten. Puyol yerine onun oyundan alınma sebebi bence kaptanın duran toplardan bulabileceği bir gol idi.

Alves & Adriano kenarları üretkenlik sağlamadı. Topla oynama % 67'ye kadar eksildi ve en önemlisi pas isabeti % 84'te kaldı. Sarı denizaltılar beş sarı kart ile rakibini sindirmeyi de başardı. Şahsi görüşüm Gonzalo'nun Tello'yu çekerek durdurmasına benzer pozisyonların kırmızı kart ile cezalandırılması, sarı kart kesinlikle hafif kalıyor bu tür durumlarda. (Hakemin kararı doğru ama değişmeli) Futbol oynatmamaya çalışan ve bu uğurda hiçbir şeyden çekinmeyenler yaptırım hafif kaldığında ödül kazanıyorlar çünkü. Tello'nun da seviyesini gözlemleme şansı bulduk ve La Masia gerçekten hazine.

Fabregas'ın direkten dönen topu bu sezonki hakem hatalarına eklemlenen şanssızlık etkisinin Barça üzerine kara bir bulut gibi bir kez daha çöktüğünü de söylemeliyim. Sevilla maçında 90. dakikada kaçan penaltı ve 2 puan, Getafe maçı uzatmalarında direkten dönen top ve giden 1 puan, Espanyol maçında Pedro'nun vuruşunda topu karşılayan el, verilmeyen penaltı ve uçan 2 puan daha. Ramos'un Valencia maçında son anda topu elle çıkarması, Mallorca'nın sayılmayan golü de cabası diğer tarafta. Adaletli bir ortam yok ama Barça da kesinlikle geçen sezon kadar formda değil, ikisini birbirine karıştırmamak gerekir.

Lig yarışı sona erdi mi, cevabı aranıyor. Barça bütün maçlarını kazanırsa 99 puan yapıyor yani Madrid'in 100 puan barajını aşması gerekecek, bence bu çok zor. Yani Barça 18'de 18 gibi imkansız ötesi bir seri yaparsa şampiyon olur ama sezon başından beri dile getirdiğim üzere Madrid formda, oyun yapısı gereği kendinden görece zayıf rakiplere karşı daha kolay kazanıyor. La Liga fikstürü dikkatli bir biçimde incelenirse Real'in Nisan'dan önce puan kaybı yapmasının zor olduğu, hatta son haftalarda bocalama evresine girebileceği de görülebilir. Orayı da şampiyonluğa az bir zaman kala motivasyon ile atlatacaklardır. Barça artık hata yapmamak zorunda ve daha Sevilla, Mallorca deplasmanları var, ilk puan kaybı bence Mourinho'yu şampiyonluğa taşır ve sezon sonu Jose ayrılır. Bu senaryo gerçekleşirse önümüzdeki sene Barça ligi rekorlarla, silip süpürerek -100 puanı aşıp- şampiyon olur. (ŞL gelişmeleri denklemin bir başka unsuru)



Peki onlara hala nasıl inanabiliriz, 7 puan geriden bile gelebilirler mi? Barça resmi sitesi şöyle seslenmiş Katalanlara:

- Karşınızda dünyanın en iyi takımı var. Son 16 yarışmanın 13'ünü kazandı. Üstelik üç lig şampiyonluğunda da Bernabeu'ya gitmek zorundaydı ikinci yarı. Daha kolay değildi hiçbir zaman. Bu kez onlar Camp Nou'ya gelecek.

- İç sahada puan kaybı yapmadan ilerleyebiliriz. Camp Nou'daki form durumu ortada.

- Deplasmanda gelişim göstermeliyiz. 13 puan kaybı yapıldı ve eğer kalan 9 maç kazanılırsa en iyi ikinci sezon deplasman performansını sergileyebiliriz.

- Takımın çok önemli oyuncularının sakatlıkları var. Iniesta ve Pedro dönecek. Keita da Afrika Kupası'ndan. Villa ve Afellay için de umutluyuz.

- Ve geri dönüşler. Bu bizim karakterimiz. Tenerife (1991-92 ve 1992-93) unutulmaz ve 1993-94 şampiyonluğu son saniyelerde geldi. (Cruyff'un son üç şampiyonluğu)

Bundan daha bir fırsat olamaz meydan okuma için! Pep bir hafta içinde oynanacak iki Kral Kupası maçı sonrası -Valencia önünde- finale kaldıktan sonra sözleşme yapar, en azından sezonu bir kupayla bitirmesi gerekiyor 2011'deki Mourinho gibi, elinde bir argüman olmak zorunda. (Daha ŞL var elbette ama Barça'nın 3-4-3 ve oyuncu bazlı form durumunun ne kadar kusursuza yakın olacağı hala belirsiz, Betis ve Madrid maçlarında yenilen dört gol, verilen onca pozisyon sezon başında öngördüğüm sorunları gün yüzüne çıkarıyor)

Maç öncesi eski Barça TV çalışanı Dani Montesinos'un bir gün önce trafik kazasında yaşamını yitirmesinden ötürü basın toplantısına dört kaptan da -Puyol, Xavi, Valdes, Iniesta- katıldı. Elbette Pep de oradaydı ve saygı duruşu yapıldı. Onlar bu yüzden farklı ve yeryüzünün her yerinde birilerinin sevgisini kazandı.

22 Ocak Malaga 1-4

Kusursuz bir El Clasico sonrası lig için artık deplasman sorunsalı çözülmeliydi. Elbette anahtar Arjantinli'nin elindeydi. La Liga'da Madrid-Barça arası beş puan farkın sebebi deplasmanda Ronaldo 9 maç 11 gol & 2 asist ve Messi 8 maç 1 gol & 3 asist performans sergilemişti. Bu tablo değişmeliydi. Leo geçtiğimiz sezon 16 gol kaydetmişti.

----------------Valdes---------------
Alves----Pique-------Javier----Abidal
----------------Sergio---------------
---------Thiago--------Iniesta-------
---Messi-------------------Adriano---
----------------Alexis---------------

Topla oynamanın arttığı (% 74) ve doğal olarak daha iyi bir deplasman performansı sergilenen gecede ikinci golün krize girmeden gelmesi maçı rahatlatan faktördü. Oysa maçın ilk bölümünde Malaga'nın pozisyonları Valdes'in ellerinde eridi. Alexis'in Leo'yla zaman zaman yer değiştirdiğini -özellikle ikinci yarı- ve bunun iş gördüğünü de belirtmeliyiz. Adriano'nun iyi bir kenar oyuncusu olmadığını ve sakatlıklar sonrası zorunluluktan burada kullanılmasını da not düşelim. Brezilyalı ne sol bek ne de açık olarak bütün bir oyun sergileyemiyor, her iki bölgenin bazı özelliklerini taşısa da. Betis maçında etkisiz gözüken -aslında bunun sebebi topa az sahip olan ve diğer bölgede Alexis ile oynamayı tercih eden- Cuenca düşünülmeliydi belki de.

Barça bu maçla birlikte üst üste beş maç gol gördü kalesinde, savunmanın oyun akışkanlığından yani pas ritminin zayıflamasından nasıl etkilendiğini en net anlatan meseleydi. (Madrid maçıyla altı oldu ayrıca)



15 Ocak Betis 4-2

----------------Valdes---------------
-----Puyol------Javier-----Abidal----
----------------Sergio---------------
---------Xavi-----------Iniesta------
----------------Fabregas-------------
----Cuenca-----------------Alexis----
----------------Messi----------------

Yine 3-4-3 sahnede, ritimsiz bir oyun, Xavi'nin daha az topla buluşması, Betis Barça'yı durdurmak için çokça faul yapmak ve zaman çalmak gerekliliği safsatasına inananlara -Jose- ders verdi oyunuyla, bir kez daha. Mourinho kötü bir emsal oluşturmuştu Inter mucizesiyle ve en çok kendi kanmıştı bu illüzyona.

Geçen sezon Barça'yı oyun olarak en çok zorlayan -antitez- Betis idi. Yine başardılar skordan bağımsız. Pepe Mel alkışı çoktan hak etti. Betis, Barça'nın topla oynamasını % 60'ın altına çekti ve hızlı/seri oyuncularıyla üçlü savunmanın arkasına çok kolay sarktı 2-2'ye kadar. Betis rakibin topla oynamasını azaltmak için önde baskıdan vazgeçmedi, sürekli rahatsız etti -bire bir markaj gibi- ve iyi alan korudu. Pep'in 3-4-3 ısrarı yine sıkıntı yarattı. Skor 2-2 olduğu an 4-3-3'e dönmesi de bunu açıkça anlatıyor ve işler hemen düzeldi kırmızı kart gelmeden. Belki de El Clasico öncesi 3-4-3'ün zaaflarının gün yüzüne çıkması hayırlı bile olabilirdi. Muhtelemen Madrid karşısında başlangıç yine 4-3-3 olacaktı. Betis maçında 2-2'den sonra olduğu gibi 4-3-3'te Iniesta sol kenar, Cesc merkez orta saha oynamalı sakatlıklar izin verirse. Alexis'in Barça oyun akışkanlığını bulamamışken maçın kilidini açması (üç gole doğrudan etki) rastlantısal değil, DNA bazlı, kaos varsa iyi.

Messi ve Iniesta'nın sarı kart görmesi "en masum gözükeni bile sevimsiz yapabiliriz" mesajı, Madrid cephesinden. Verilmeyen penaltı komediydi. Çok basit hakem kararları vardı Camp Nou'da ama onlar yine konuşmayacaklar, futbolu sahada oynamaya ve kazanmaya kararlılar. Mallorca vs Madrid maçını izleyemedim ama skor 1-0 iken sayılmayan bir gol olduğu düştü Katalan gazetelerine.

Guardiola ise maçtan sonra hakemlerin bu sezon çok fazla hata yaptığına dair gelen bir soruya "onlar çok zor bir iş gerçekleştiriyorlar" şeklinde cevap vererek, karakterini ortaya koyuyordu.



12 Ocak Osasuna 1-2

FIFA Ballon D'or ödül töreni sonrasındaydı formalite olan Kral Kupası ikinci maçı. Yılın oyuncusu üçüncü kez üst üste Leo Messi ve Yılın teknik direktörü Pep Guardiola oldu. Törene bir gün sonraki Malaga maçını gerekçe gösteren, adaylar Mourinho ve Ronaldo katılmadı. Ödül alamayacaklarını adları gibi bildiklerinden gelmediler işin açıkçası, kimse de buna takılma gereksinimi duymadı. Oysa bu adamların kazanma/kaybetme anlarındaki davranışların ne olduğuna bakılarak bile kimin doğru/yanlış yaptığını ve El Clasico meselesini bu rezil duruma getirdiği görülebilir. Onlar kaybedince yaygara kopuyor, kazanan tebrik edilmiyor, kazanma olasılığı yoksa tenezzül edilmiyor, daha futbol dışı unsurların bu denli yoğun kullanılmasına gelmedim bile.

Güzel insanların mutlu sonla biten hikayesinden, uçakta Ballon D'or kutlaması, Shakira, Antonella da orada.

Şu görseldeki insanlar o kadar sıradan ve gerçekçi ki! Onları kötü olmakla yan yana koyanlar utanmalı bu suçlamalarından.

Onlara dair bazı sözler:

Rafa Benitez: "Mourinho, Guardiola veya Ferguson? Ben Guardiola'yı tercih ederim, futbola bakışı, çevresi ve yaşamı sebebiyle."

Alex Ferguson: "Şu anki Barça uzak ara dünyanın en iyisi, biz bunu iki yıldır söylüyoruz."

Gerçek Ronaldo: "Bu Barça tarihin en iyi takımı ya da en azundan benim yaşamım boyunca gördüğüm en iyi takım."

Oylamadan bazı ilginç notlar:

FIFA'nın 2011 Dünyada Yılın Teknik Direktörü oylamasında Zlatan, Pep Guardiola'yı tercih ederken Eto'o'nun seçimi Jose Mourinho oldu. John Terry, daha önce birlikte çalıştığı Mourinho yerine Guardiola'yı tercih etti. Almanya'nın antrenörü Joachim Löw de Guardiola'yı seçenler arasında yer aldı. En ilginç seçimlerden biri eski R. Madrid antrenörü Del Bosque'nin Pep tercihiydi. Eski Türkiye antrenörü Guus Hiddink de Guardiola'yı seçenlerden biri oldu. Tanıdık isimler Eric Gerets ve Falco Götz, Mourinho tercihinde bulundu. S. Arabistan'ı çalıştıran F. Rijkaard beklendiği gibi Guardiola seçiminde bulundu. Gökhan İnler Guardiola'yı, Hamit Altıntop Mourinho'yu -doğal- tercih etti. Arshavin, Wenger yerine Ferguson'u tercih ederek muhtemelen bir mesaj iletti hocasına. Lorik Cana, Alex Ferguson'u ve Lucas Neill, Vicente Del Bosque'yi tercih etti.

Ballon d'Or kazananların yaş ortalaması 27,3 iken Lionel Messi üçüncü ödülüne yalnızca 24 yaşında erişti.



İki meseleye daha değineceğim, maça geçmeden önce, Henry'nin Arsenal'e dönüşü ve Barça oyuncuları sahtekar sanrısı üzerine.

Diego sosyalist, kokain bağımlısıydı. Leo'nun falsosu yoktu ve bu falsonun kendisi oldu. (Adam çocukluk aşkıyla hala beraber, dünyanın en şöhretli isimlerinden biri ve en ufak bir kibir emaresi yok davranışlarında) Thierry topu eliyle düzeltti. Bunları mı takılıp kalacağız, bıraktıkları futbol ne olacak? Bütün bir kariyeri tek pozisyona indirgeyip adam asmacaya dönüştürmek adalet duygusu taşımak mı? Yapmayın, hata olur, birilerinin canı yanabilir ki bu çok sevdiğimiz birisi, kavram, takım da olabilir, önemli olan hatayı yapanın niyeti ve bunu ne sıklıkla gerçekleştirdiği.

Arsenal "Kaybedenler Kulübü" idi, Barça sürekli kazanmaya başladı, olmaz. Hollanda zaten hep başka geldi gözüne. Temsil ettikleri güzel oyunun hiç mi değeri yok! Arsenal'i seven Barça'yı, Barça'yı seven de Arsenal'i sever genellikle, oynanan futbolun doğası gereği. İki takım arasında özel bir bağ var, Henry de bu kesişimin bir parçasıydı, sevindim onun dönüşüne.

Güzel Oyun

2001-04 Thierry Henry & Arsenal
2004-06 Ronaldinho & Barça
2006-08 Boşluk
2008-11 Leo Messi & Barça

Diğer konuya geçeyim, Stalker-21 blogunda da değinmiştim.

Son dönemde sosyal medyada popüler olan Barça "sahtekarlar" görselinde yer bulan "hakemi aldatmaya yönelik antrenman" onlara ait değil bir kere. Muhtemelen aynı görselde yer alan Barça TV logosu da fotomontaj ya da bir reklam yayını. Oyuncuların hiçbiri tanıdık değil zaten. Bu sahtekarlık olayının sadece Madrid maçlarından seçilmesi (Inter veya Jose Madrid'e gelince) rastlantısal değil. (Mourinho kaynaklı) Özellikle ısıtılıp önümüze kokan Chelsea maçında Anelka'nın kendini yere bırakarak Abidal'ın kırmızı kart görmesini sağlaması hep es geçilir. Dört penaltı poz. ikisi net penaltı değil (Malouda, Eto'o) Drogba tartışmalı (bence yok) Pique'nin eli kesin penaltı, bu hakem hatasıydı. Stamford Bridge'da 1-1 biten maçı referans alanlar zahmet edip Camp Nou'da 0-0 sona eren mücadeleyi yorumlamaktan kaçınırlar.

"Futbol sadece futboldur" ve "Futbol asla sadece futbol değildir" sloganlarını aynı potada ve belki de aynı oranda eritebilecek tek kulüp Barça ve bence bu denli özel olmasının sebebi de bu. Yeryüzünde başka hiçbir takım bu iki olguyu aynı yoğunlukta sunamaz izleyicisine. Barça'dan nefret etmek tam da bu noktada biraz anomali doğuruyor. Her ikisinin de olduğu bir kulübe karşı nasıl öfke duyulabilir şeklinde. Barça'yı sevmeyebilirsin, Zidane'dan, Akbaba beşlisinden, herhangi basit bir sebepten ötürü Real Madrid'e sempati duyabilirsin, bunlar çok olağan şeyler ama Barça'dan nefret ediyorsa bir insan onun değer yargılarında ve spor/yaşam algısında kesinlikle sorun var demektir, derhal uzaklaşılmalıdır o insanın yanından, ıslahı zordur.

Ve maç:

----------------Pinto----------------
Montoya--Pique-------Fontas---Adriano
----------------Javier---------------
---------Thiago--------S Roberto-----
---Pedro-------------------Cuenca----
----------------Alexis---------------

Gençler ağırlıklı bir kadro, ilk maçta tur geçilmiş.

Guardiola altyapıdan oyuncu çıkarma ve saha içi organizasyonunda çok başarılı ancak Barça DNA taşıyan transfer bulamıyor. En çok top kaybı yapanlara baktığımızda Alexis > Pedro > Adriano > Javier şeklinde bir muhtemel sıralama var. Pedro'yu özel sebeplerden ötürü ayıracak olursak transfer stratejisinde sorun anlamı taşır bu durum. Pedro tamamen tükenmiş durumda, sıradan bir oyuncu gibi. Sezon başı Alexis transferi zihnini bulandırdı, sonra sakatlıklar geldi. Pedro'nun psikolojik çöküntüsünü her pozisyon yüzünde görmek mümkün. Pas hataları, adam eksiltememe, memnuniyetsiz tavırlar. Pedro kötü, Villa yok, Alexis (Cuenca) şart oluyor haliyle. Iniesta'yı kenara atıp (az zararlı) Cesc'in Xavi yanına çekildiği 4-3-3 en rasyonel çözüm gözüküyor. (Pep bunu El Clasico'da denedi, daha sonra anlatacağım) Formsuz Pedro ve Barça DNA taşımayan Alexis bütün maç yapamadığı arkaya sarkmayı Sergi Roberto ilk pozisyonda gerçekleştirdi. Sergi Roberto'nun golü tipik Pep takımına ait işte. Üçüncü bölgede top dolaştırıp boşluğu bulan ve arkaya kaçıp düzgün vuruş yapılan bir hücum organizasyonu. Sezonun ortası geçilirken Alexis'in oyun akışkanlığına dair en ufak gelişimi olmadı. Doğru zamanda topu ayağından çıkarmıyor. Alexis topu ayağında fazla tuttuğundan kaybediyor, topla oynamanın düşüyor ve topu kazanma adına daha çok efor gerekiyor. İlk gol, Adriano'dan Alexis'e yapılan orta üzerinden şekillendi, klasik bir Pep'in takımı golü değil, zaten sorun da burada. Adriano da Alexis gibi fazla pas hatası yapıyor, çoğunlukla dengesiz bir oyuncu, tek artısı topla çok hızlı, oradan katkı. Diğer isim Javier. Savunmanın merkezinde çabukluğu ve oyun zekasıyla sırıtmadı geçen sezon ancak ön alanda kimlik sorunu var ve orada oynamak istediğini belirten demeçler verdi.

Fabregas transferinin 3-4-3 şablonunu zorunlu kılması, Barça'nın alış-veriş stratejisinin ne denli yanlış olduğunun işareti. Daha denkleme Keirrison, Chygrynskiy, Hleb, Caceres, Ibra gibi isimleri katmadım bile. (Ayrılmak isteyenler de oldu, Y Toure) Yine de doğru işler oldu, özellikle ilk yaz; Keita, Pique, Alves gibi. Sonrasında Maxwell, Villa ve az Afellay. En son Cesc gibi.

Pinto'nun karşı karşıya yediği gol El Clasico habercisiydi. 1-0'dan deplasmanda geri dönmek önemliydi. Barça'nın gol yeme serisi bu maçta başladı. Ve rakip Real Madri oldu Kral Kupası'nda.



8 Ocak Espanyol 1-1

Barça antrenmanı 5 Ocak'ta kulüp üyelerine (halkına) ücretsiz (yaklaşık 180.000) ve olmayanlara 5 Euro idi ve Mini Estadi'de -Barça B'nin maçlarını yaptığı stad- gerçekleşti. Barça antrenmanında en dikkat çekici olay 20 metrede 6'ya 6 (kaleci dahil) hücum/savunma set çalışması yapılmasıydı. (Sarı-mavi takım) Barça antrenmanındaki 6'ya 6 maçta top hangi takımdaysa ona geçen yeşil formalı bir oyuncu (Abidal) vardı. Amaç 3-4-3'teki bir fazla oyuncunun (4-3-3'e göre) yerleşimi üzerineydi. Sarı-mavi takım (6'ya 6 + kaleciler) ve bir de yeşil formalı oyuncu şeklinde hücum/savunma çalışması ve 20 metrede şekillendi hadise. Teorik-pratik eksenliydi. Barça'nın 6'ya 6 çalışmasında kalecilerin de dar alanda (20 metre olduğundan) paslaşma becerisi de gelişiyor, baskı karşısında. Pinto'nun hala hatalar yapıyor olsa da 2008'de ilk transfer olduğunda ayaklarını yalnızca yürümek için kullandığı bilinen bir gerçekti Celta Vigo'dan.

Katalunya'daki İspanyolların takımı yine her yönüyle hazırlanmıştı derbiye.

----------------Valdes---------------
-----Puyol------Pique------Abidal----
----------------Sergio---------------
---------Xavi-----------Iniesta------
----------------Fabregas-------------
----Alves------------------Alexis----
----------------Messi----------------

Bu sezon Guardiola ilk kez (31. maç) aynı 11'i (1-3 Madrid) ikinci defa kullanıyordu, maçın ciddiyeti adına önemli bir noktaydı. Farklılık oyuncu yerleşimlerindeydi. Alexis en uçtan sola, sol kenarda oynayan Iniesta, eski yeri Xavi'nin yanına, Fabregas ve Messi de klasik bölgelerine dönüyordu. Pep'in oturtmaya çalıştığı Xavi, Iniesta, Fabregas ve Messi'yi aynı anda oynatma düşüncesinin şablonu 3-4-3 ve zaafları sürecekti.

Barça repertuarına yeni eklediği gol çeşidiyle -Alves/Adriano orta, Messi/ Cesc kafa gol- öne geçmeyi başardı ancak topla oynamada % 64'te kalacaklardı. Katalanların % 67'nin altına düştüğü her maç onlar için bir risk taşıyor çünkü bu futbol felfesenin temelinde -özellikle savunmada iyi olma yönünden- topa sahip olma yatıyor.

Top kaybı en yüksek isim Alexis oldu yine, en can alıcı özelliklerinden biri dikine gitme olan ve pas şiddetini iyi ayarlayamayan Şilili oyuncu topun Barça'da kalmasını azaltan bir etkiye sahip. Pep'in Alexis'e 70 dk. tahammül etmesi garip idi. Oyun akışkanlığına katkı vermek yerine sisteme farklılık katmaya çalıştı ve yararsızdı.

Garip bir zemin vardı ayrıca, çimler özellikle uzun bırakılmış gibiydi. Pas verdiğinizde top sekiyordu ki bu Barça'nın yerden ayağa kısa pas oyununun en istemeyeceği durum. Xavi ve Sergio bile pas şiddeti ayarlamada zorlandı. Top kontrolü ve topla ilerlemeyi de zorlaştırıyordu toprağın durumu. Messi'nin yüzlerce maçını izledik ve ona herhalde 7'nin altında not vermeyiz her biri için ancak o gece bir sorunu var gibiydi ve bence ortalamanın altında düştüğü ender karşılaşmalardan biri olarak tarihe geçti bu maç.

Son dakikada Pedro'nun vuruşunda elle çıkarılan topa penaltı çalınmaması şaşırtıcı değildi çünkü her sene olduğu gibi yine Barça'nın önünün kesilmesi gerekiyordu ve maç son anlarda berabere iken bundan güzel fırsat olamazdı. Madrid için şampiyonluk alametiydi uzatmalarda Sevilla maçında kaçan penaltı, Getafe maçının son saniyesinde Messi'nin direkten dönen topu, bu maçta verilmeyen penaltı ve kontra olarak Valencia'nın Real maçının son anında çalınmayan penaltısı. (Ramos elle oynama)

Barça kazanmayı kesinlikle hak etmedi kendi standartlarında (topla oynama % 64) ve Espanyol'un güç-mücadele dengesi göz önüne alınınca ancak kazanmayı hak etmemek maç biterken verilmeyen penaltıyı açıklamıyor. Her sezon olduğu gibi hakemler yine Madrid'e avantaj sağlıyor. İspanya Futbol Federasyonu, Madrid maçlarını Barça'dan önce oynatmaya ve psikolojik baskı kurmaya çalışacaktır. (Fikstür avantajı da var)

Son üç sezon Espanyol vs Barça (Pochettino vs Pep)

2009-10 0-0
2010-11 1-5
2011-12 1-1 şeklinde.

Ritm yoksa puan kaybı var anlamı çıkıyor aslında buradan ve Pochettino takdir edilmeli. Pep'in 3-4-3'üne Pochettino 4-3-3 ile çok iyi hazırlanmış. Ön alanda sürekli baskı, ileri üçlünün orta üçlüyle sürekli merkezde birleşmesi. Espanyol oynadığı 4-3-3 ile orta sahada beşli blok oluşturdu top Barça'da iken ve merkezi çok iyi kapattı. İnsanüstü çaba da sergilendi. Barça yeryüzünün en iyi takımı olabilir ama Madrid hala dünyanın en formda takımı. (biraz düşüş olsa da) El Clasico'yu kolay kaybetmesi bunu değiştirmemişti aslında.

Pochettino şöyle konuştu maçtan sonra: "En iyi oyunumuzu sergiledik. Dünyanın en iyi, belki de tarihin en iyi takımına sorunlar çıkardık."

Son 5 sezonda Barça'dan en çok puan çalan takımlar: Espanyol 16 - Real Madrid 13 - Villarreal 13 şeklinde. Real Espanyol'un (logosunda kral tacı var) her sezon Madrid'e 6 puan bıraktığını da unutmadan ekleyelim.

"Katalunya Katar Değildir" ve "Katalunya bir kulüpten daha ötedir" pankartları vardı. Bunu diyenlerin Real Espanyollular olmasına ironi sözcüğü bile az gelebilir.

Rosell penaltı konusunda hakemi eleştirmemeyi tercih etti, saygın bir hareket ve Alves'e maç boyu edilen ırkçı söylemi şiddetle yadırgadı. Espanyol başkanı Condell ırkçı tezahüratı kabul etti ancak bunu kontrol etmenin zorluğundan yakındı, utanç vericiydi.



4 Ocak Osasuna 4-0

Kral Kupası'nda bir sonraki tur ve ilk maç Camp Nou'daydı.

----------------Pinto----------------
-----Puyol------Pique------Javier----
----------------Sergio---------------
---------Xavi-----------Thiago-------
----------------Fabregas-------------
----Alves-----------------Pedro------
----------------Cuenca---------------

Maç öncesinde Messi tartışmaları vardı ve ilk 11 başlamadı Leo. Mücadeleden birkaç gün önce hastalığı sebebiyle (grip) oynamayacağı söylentileri vardı, resmi açıklama yapılmadı bu konuda. Maç günü öğleden sonra Lionel'in oynamak istediği yansıdı medyaya ve ikinci yarıda oyuna girdi. Sürekli Barça'nın açığını arayanlar, bakın onlar da bizim gibi, kötüler işte etiketi yapıştırma çabasına girenlerin bir başka acziyetiydi. Bundan bile medet umdular. Messi'yi tanımadıkları belliydi.

Fabregas için 3-4-3'e geçme ve onu üçlünün arkasında hücuma yönelik oynatma hamlesi bu maçta da karşılığını aldı iki golle. Elbette bu tercihin oyun akışkanlığını etkilediğini de defaatle dile getiriyorum bu işin diğer kısmı ancak sezon başında da belirttiğim gibi Cesc sürekli kullanılacaksa bundan daha iyi bir yapı da gözükmüyor şu an. Pedro ile Cuenca zaman zaman yer değiştirdi. Alves, El Clasico ile birlikte önde oynamayı sevmiş gibiydi. Pedro ile değişen ve merkezde görev alan Messi, iki klas golle sonucu tayin etti.

22 Aralık L'Hospitalet 9-0

Real Madrid'in ligde altı (üç, bir maç fazlaydı Barça) puan farkla lider olması ve İspanya Süper Kupası'nı da son anlarda kaybetmesi El Clasico'nun favorisi haline dönüşmelerine yol açmıştı. Katalanlar buradan da hasarsız çıkıp üstüne bir de psikolojij tahribat bıraktılar Bernabeu'de. Ardından da Uzak Doğu fethine çıktılar. Neymar'lı Santos rakip olamadı Barça'ya ve kupa sayısı 13'e yükseldi Pep Guardiola döneminde.

En çok kupa kazanan teknik direktörler listesinde Ferguson 47, Lobanovsky 28, Hitzfeld 24, Trapattoni 24, Lucescu 21, Paisley 20, Van Gaal 19, Mourinho 18, Wenger 15, Capello 15, Bianchi 15, Cruyff 14, Hiddink 14, Lippi 14 ve Pep 13 kupa ile sıralanıyor, yani yükselişini sürdürüp adını efsaneler arasına yazdırmaya kararlı gözüküyor Guardiola.

Her birinde en az bir olmak üzere teknik direktörlük de yapan oyuncular arasında en çok kupa kazananlar listesinde ise; Dalglish (29+12) 41, Cruyff (23+14) 37, Pep (16+13) 29, Rijkaard (23+5) 28 ile en üstlerde gezindiğini belirtmeliyim.

13. kupa sonrası kim ne dedi onlar için, göz atalım.

Sacchi: "Yaşamım boyunca dört harika takım gördüm, 70'lerde Ajax ve Hollanda, benim Milan'ım ve Pep'in Barça'sı. Guardiola, bu büyük gösterinin filmin senaristi ve yönetmeni."

Kaka: "Yenilmez değiller ama bu Barça, rakip olarak oynadığım en iyi takım."

Paul Breitner: "Guardiola futbolun nasıl oynanması gerektiğine dair yeni kriterler koydu."

Sanchez Flores: "Barça tarihin en iyi takımı. Sacchi'nin Milan'ı referans noktamdı, ta ki bu takım çıkana kadar."

Ve Cruyff'un değerlendirmelerinden bir kesit; "Üç savunmacıyla oynamak bunu yapabilecek kaliteye ve bunu göze alacak cesarete bağlıdır. Pep olmasaydı, bu kadar kolay gözükmeyecekti. Pep mutlu olduğu sürece kalacaktır. Oyuncuların mantalitesi, takım için gösterdikleri özveri çok önemli. Guardiola bütün zaferleri oyunculara veriyor. Kendi zaferlerini arayan Mourinho ile onun arasındaki fark bu!"

Barça'da 28 maç sonu -bu maç öncesi en çok süre alan 11 oyuncu arasında Iniesta, Pedro, Puyol ve Pique yoktu. Geçen sezon yalnızca kaptan Puyol yer almamıştı listede. Ritm sorununa dair en belirgin verilerden biri.

Gol sağanağı şeklinde geçen Kral Kupası maçına Barça;

----------------Pinto----------------
-----Puyol------Pique------Fontas----
----------------Sergio---------------
---------Xavi-----------Iniesta------
----------------Fabregas-------------
----Cuenca----------------Thiago-----
----------------Pedro----------------

Sonuçtan daha ilgi çekici olan elbette Barça oyuncularının her gol sonrası aynı sevinci gösterebilmesiydi. Gol atan, pası verene koştu, bir çember oluşturup birbirlerini tebrik ettiler, bunu istisnasız her golün ardından gerçekleştirdiler çünkü mesele diğerleri gibi kazanmak değildi. 4-0 önde olan bir takım attığı beşinci golde çok reaksiyon vermez çünkü maçı zaten kazanmıştır ancak Barça'nın olayı bu değil, Cruyff'un öğretilerinde olduğu gibi, oynanan futboldan keyif almak ve izleyenlere vermek üzerine kurulu. Üstüne bir de kazanıyorlar, 1974 Hollanda'dan, 1982 Brezilya'dan farklı olarak, özel bir evre yaşadığımız izlenimini veren de bu biraz.

Dikkat açan isimler vardı sahada. Orta sahanın ortasında Sergi Roberto -onu pek çok kez anlattım- ve kenarlarda çabukluğuyla sivrilen Cristian Tello başta olmak üzere. Elbette performansı giderek artan Cuenca ve bu üç isme ek olarak ön kesici Jonathan Dos Santos.

30 Aralık'ta Katalunya Tunus'u ağırladı Olimpiyat Stadı'nda. Cruyff, Barça'dan 11 + Bojan ve Espanyol'dan 8 oyuncu çağırmıştı. Katalanlar bütün maç topa sahip olup birçok pozisyon üretse de gol bulamadılar.

29 Ocak 2011

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: