27 Şubat 2011

Bir Oyuncudan Daha Öte: Xavi "Hepimiz Romantiğiz"



Mallorca Maçı

Valdes, Puyol ve takımın beyni Xavi sakat, Alves cezalıydı. Maçın önemini artıran eksiklerdi daha çok. Pinto, Maxwell, Keita ve Adriano ile kapatmaya çalıştı açıkları.

Topla oynama oranında bir farklılık yoktu, % 73 ve buna karşın pozisyon üretmekte zorlandı Barça. Ne zaman Messi'yle üçgen kuran merkez orta saha oyuncusu, üç beş adım daha öne çıkabildi topla, o an tehlike üretildi.

Messi'nin karşı karşıya kaçırdığı pozisyonda savunma ani yakalanmıştı, Barça'nın set hücumu değildi ancak gol tamamen bir sistem eseriydi. Keita, Xavi rolüne soyundu ve Messi'yi savunmanın arkasına sarkıtıp, gol pasını iletmeyi başardı. Golden sonra yaklaşık 5 dakika müthiş bir baskı kuruldu rakip ceza sahasında, 2. golü bulamama hastalığına yakalanmak istemiyorlardı.

İkinci gol derin bir top ile geldi ve sürpriz olan, pası verenin Sergio olmasıydı. Villa son vuruş maharetini gösterdi. Barça iyice rahatladı ve Pedro'nun sert şutuyla da sonucu belirledi.

Klasik 4 - 3 - 3 ve oyuncu tanımlamalarıyla sahadaydılar, ekstra bir şey gelişmedi. Topa sahip oldular, sabırlıydılar, kendi yöntemleriyle gol aradılar ve buldular da.

Messi yavaş yavaş da olsa formuna kavuşuyor, yine stratejik olarak orta sahayla iç içe oynadı.

Adriano, gecenin en sıradan performanslarından birini sergiledi. Sadece hızıyla zaaflarını engelleyemez, iyi bir hücumcu olsa da Alves kadar kademesi yok ve sol ayaklı sağ bek oynamak kolay değil. Barça'nın gelecek sezon mutlaka sağ bek transferi yapması gerekecek, Alves'e alternatif.

Maçın sonlarında La Masia'dan Montoya oyuna girdi ama hakkında yargıya varmak için çok kısa bir süreydi.

Afellay da sonradan oyuna girenler arasındaydı. Aslında üçlünün sol kenarında oynatılmak yerine, merkezde görev alsa, derin toplarla daha etkili olabilir gibi bir izlenim bırakıyor. Hızlanma özelliğinden yararlanmak, savunma zaafı yaşamamak ve merkezin öneminden ötürü Pep, denemiyor bunu. Yine de çok yönlü olması önemli bir kazanım.

FC Barcelona, üç maç aradan sonra tekrar 3 gol seviyesine geldi. 42 maç 118 gol istatistiğine eriştiler. Messi 42, Villa 21 ve Pedro 20 gol atmış durumda. Villa, şimdiden Ibra'nın sayılarını yakaladı.

Maçın izleyenler arasında tenisin 1 numarası Rafa Nadal da vardı, amcası eski bir Barça oyuncusu olmasına karşın sıkı bir Real Madrid taraftarı. Amca Nadal'ın Mallorca günleri de hatırlanabilir, Galatasaray'ın UEFA yolculuğunda, savunmada ağır kalmasından çok yararlanılmıştı Arif ve Hakan Şükür tarafından. Kaleci de Leo Franco'ydu, şandel gollerin adamı. Rafa Nadal, amcasının hatrına olsa gerek Mallorca kulübünün hisselerinden satın alıp, ortağı olmuş.

Birkaç hafta önce Barça - Madrid rekabetine dair güzel söylemlerde bulunmuştu;

"Madrid harika bir sezon geçiriyor ama tarihin en iyi takımıyla -FC Barcelona- ilgilenmek zorundalar. Tarihin en iyisiyle –Roger Federer- rekabet etmeyi çok iyi bilirim. 4 yıl boyunca çok iyi oynadım ama yalnızca 2 numaraydım. Barça gibi, sürekli aynı seviyede oynamaya konsantrasyon göstermek, çok zor başarılacak bir iş."

Üst üste 19 La Liga deplasmanında yenilmeyip Real Sociedad'ın 1979 - 1980 sezonundaki rekorunu egale ettiler. Çarşamba serinin 20. maçına çıkacaklar Valencia'da.

Barça, basketbolda da 20 maç üst üste kazanma serisi yakaladı, en son 16 Aralık'ta Rytas'a yenilmişlerdi Euroleague'de.

Fark yeniden 7'ye yükseldi ve Barça eğer Valencia maçında da puan kaybetmezse yolu yarılamış olur şampiyonluk için, geriye sadece 2 zor deplasmanı -Sevilla, Villarreal- kalacak Katalanların. Madrid'inse 5 çok zor deplasmanı -Bilbao, Atletico, Valencia, Sevilla, Villarreal- duruyor olacak. Bu olasılıklar dışında bir de El Clasico var elbette.

Çarşamba gecesi çok önemli, ardından hafta sonu Camp Nou'da Zaragoza ve sonrasında yine Camp Nou'da Arsenal, ŞL'de son 8'e kalma maçı ve hafta sonu Sevilla deplasmanı. Birbirinden değerli 4 maç sırayla, kader tayin ediciler.

Alves, Valencia maçında sahada, Xavi'nin de dönmesi bekleniyor. Puyol ve Valdes, Arsenal maçına yetişecekler, Pique cezalı.

***

Geç Kalmış Bir Değerlendirme

Xavi'nin The Guardian'a verdiği röportajı biliyorsunuz, çevirisini bile okudunuz. Bazı pasajlar alıp yorumlamaya ve saha içinin Teknik Adamı, yakın geleceğin Guardiola'sının vurgularına göz atmaya çalışalım;

Şu anda dünya futbolu için referans noktasının Barcelona olması, İspanya olması gerçekten iyi. Bu bizim olduğu için değil ama öyle olduğu için. Çünkü bu hücum futbolu, tartışmaya açık değil, beklemiyoruz. Baskı kuruyorsun, topa sahip olmak istiyorsun, hücum etmek istiyorsun. Bazı takımlar paslaşmıyor veya paslaşamıyor. Ne için oynuyorsunuz ki o zaman? Amacınız ne? Bu futbol değil. Kombine et, topu gezdir. Futbol bu, en azından benim için. Başka hocalar için, bilmiyorum, mesela [Javier] Clemente için veya [Fabio] Capello için başka bir tür futbol var. Ama şimdi Barcelona'nın stilinin model alınıyor olması ve onlarınkinin alınmıyor olması iyi bir şey.
Felsefesine inanan ve sonuna kadar bunun uğruna mücadele edecek adamın sözleri, bire bir. Barça'nın oynama isteğine vurulamayan pranganın sebebi. Arka mahallenin toprak sahalarında, çamura batarak, bayıra doğru top süren yalın ayak çocukların sevdası var onlarda. Barça kaybetmiyor, sıkıcı, heyecan vermiyor diyenlere Osmanlı tokadı gibi bir cevap. Ne istediğinizi bilin önce, bu takım tarihi, referans olarak değiştiriyor ve yeryüzünün bütün coğrafyalarında çocuklar -varsa eğer- kaldırım taşıyla verkaç, one two yapmak istiyor.

Gerçekten çok iyi bir savunma sistemi kurdular ve şansın onlara gelmesini beklediler, duran toplardan. Havadan gelsin, seker, boş top. Arkanda iki metre boyunda bir adam varsa ve o senin tependeyse bu insanların tahmin edebildiğinden daha zordur.
Boşuna değil duran toptan gol atan takımlara -Madrid, Fenerbahçe- olan nefretimiz. Barça, kornerde bile topu kaybetmemek için orta yapmıyor, özel bir köşe hücumları var, Xavi & Messi & Iniesta'nın paslaşıp, arkaya oyuncu sarkıtılan. Önce gol atmak değil, gole kolay yoldan ulaşmak da değil, güzel oynamak istiyorlar, oynamak istiyorlar, top bende olsun, sonra estetik yollarla sonuca gideyim derdindeler. Onların oyununda karambol, tahmin, olasılık yok. Onların kusursuzluk / başarı / kötü grafiğini belirleyen çok ince bir çizgi bulunuyor, ara pasının geçip geçmemesi, pasın şiddetinin her zamanki gibi ayarlanıp ayarlanmaması, boşluklara sızan oyuncunun fark edilip, fark edilmemesi gibi.

Hızlı düşün, boşlukları ara. Benim yaptığım bu, boşlukları aramak. Bütün gün. Daima bakıyorum, bütün gün, bütün gün. [Xavi etrafa bakıyormuş gibi hareketler yapıyor, kafasını sağa sola oynatıyor]. Burası? Hayır. Orası? Hayır. Oynamamış olanlar her zaman ne kadar zor olduğunu anlayamıyor. Boşluk, boşluk, boşluk. PlayStation'da olmak gibi. Ben düşünüyorum da, kahretsin, savunma burada, oraya oyna. Boşluğu görüyorum ve pası veriyorum. Yaptığım bu.
Xavi'nin takımın beyni olmasına yapılan bir atıf.

Bazı gençlik akademileri kazanmayı umursar, biz eğitimi umursarız. Kafasını kaldırıp pası ilk seferinde gönderen bir çocuk görürsün, bom, ve düşünürsün 'Evet, bu çocuk olur." Onu getir, eğitelim. Bizim modelimiz [Johan] Cruyff tarafından yerleştirildi, bu bir Ajax modelidir. Bu hep rondolarla [5'e 2, ortada sıçan] alakalıdır. Rondo, rondo, rondo. Her-bir-gün. Olup olabilecek en iyi idmandır. Sorumluluğu öğrenirsin ve topu kaybetmemeyi. Topu kaybedersen ortaya geçersin. Bom, bom, bom, bom, hep tek pas. Ortaya geçersen bu küçük düşürücüdür, diğerleri seni alkışlar ve sana gülerler.
Barça'yı diğerlerinden ayıran yön, eğitim. Ve kazanmanın her şeyden önemli olmaması mottosu. Ortada sıçan oynayarak hem de.

Neredeyse imkansız. Eğer iki yıl kazanamadan gidersen herşey değişmeli. Ama sadece isim değiştirirsin, kimlik değil. Felsefe kaybedilemez. Taraftarlarımız oturup kontraatak kovalayacak bir takıma anlam veremezler. Maalesef, insanlar takımlara sadece başarı penceresinden bakıyorlar. Şu anda, başarı bizim yaklaşımımızı doğruladı. Mutluyum çünkü egoist bir bakış açısından, altı yıl önce benim soyum tükenmişti; benim gibi futbolcular ölüp gitmek üzereydi. Bitmişti, iki metre boyunda, güçlü, ortada, vurur, devirir, ikinci toplar, seken toplar... ama şimdi Arsenal ve Villareal'e bakıyorum ve bizim gibi oynuyorlar.
Son 20 yılın Barça özeti. Bir futbolcu, kendisini iyi tanıyıp, oyunun gelişimini yakından takip ettiğini bu kadar iyi anlatabilir. Oyun felsefesini bu denli doğru özümseyebilir. Orta saha oyunculuğunun nerden nereye geldiğini ve tarihin tozlu sayfalarında kalmayıp tarih yazarı olmayı Barça'nın felsefesine borçlu olduğunu bilen bir adamın, kurumuna olan bağlılığın öz kaynağı.

Salt bir takımın taraftarı olmak değil mesele, halkının takımında oynamak, çocukluk rüyalarını gerçekleştirmek. Barça ona var olma şansını da tanıdı, felsefesiyle. Yok olmaya yüz tutmuştum, doğruldum diyor Xavi, iri kalıplı, teknoloji ürünü oyunculara yenilmedim, zayıf ve kısa boylu sokak çocuklarına umut aşıladım. Futbolun endüstrileşmesine karşı duruyorum işte, ben Xavi, 2 metre boyunda, güçlü, vurduğunu deviren biri değilim ama burdayım, oyunun merkezinde, kısa boylu, çelimsiz çocuğum, sadece topla oynamayı seven, elinde top, karanlıklarda, sokak lambalarının loş ışıklarında, akşam ezanı okununcaya değin koşturan ve annesinin yemeğe gel bağırışlarıyla eve çağrılan sizler gibi. Biz kazanıyoruz şu an, onlar değil, daha ötesi var mı!

Arsenal çok iyi bir takım. Ben Arsenal'i izleyince Barça'yı görüyorum. Cesc'in oyunu taşıdığını görüyorum, Nasri, Arshavin. Onlarla bizim aramızdaki fark, bizde oynamadan önce düşünen daha çok oyuncu var. Eğitim bunun anahtarı. Bizim oyuncularımız 10 veya 12 senedir buradalar. Barça'ya ilk geldiğinizde size öğrettikleri ilk şey şudur: düşün. Düşün, düşün, düşün. Çabucak [Xavi hareketler yapmaya başlıyor, etrafına bakınıyor]. Kafanı kaldır, hareket et, gör, düşün. Topu almadan önce düşün. Bu pası alıyorsan, öbür adam boşta mı onu görmek için bak. Daha fazlasına ihtiyacı yok. O kontrol eder, bakar ve tek topta pası verir. Bazılarının iki ve üçe ihtiyacı vardır, oyunun hızına bağlı olarak, bu çok yavaş. Alves, tek pas. Iniesta, tek pas. Pique, tek pas. Busi [Busquets], ben... yedi veya sekiz oyuncu, tek pas. Hızlı. Aslına bakarsan, [altyapı hocası] Charly [Rexach] bize şöyle derdi, mig toc. Yarım dokunuş.
Karbon kopya Arsenal ve yeni benzerlik Villarreal, Barça'nın devamını getiren takımlar. Wenger yıllardır bu model üzerinde duruyor, Katalunya'yı, Barça'yı seviyorum diyor. Tek pas, yarım pas, top gelmeden düşün, kafanı kaldır, hareket et, boşluğu gör, işte sana Barça, bir giz değil, apaçık ortada. Yerine geçecek adamı da -Cesc- işaret ediyor Xavi.

Ben mutlu oldum. Bunun çok iyi bir maç olacağı gerçeğinden hoşlanıyorum. Arsenal gelip seni uyuz etmeye çalışacak, maçı bozacak, oyunu bölecek bir takım değil. Chelsea olsaydı, annecim derdiniz, insiyatifi size bırakacaklar, arkaya yaslanacaklar, kapanacaklar ve Drogba ile Malouda'yla kontraatak arayacaklar. Ama, hayır, sanırım Arsenal topu isteyecek. Daha çok oyun olacak ortada. Bir taraftar olarak ben bu maçı görmek için para verirdim. Manchester United veya Chelsea daha tartışmalı şekillerde oynayabilirler. Topu bize bırakabilirler. Arsenal yapmayacaktır.
Xavi, kesinlikle bir futbol uleması. Chelsea & Arsenal ayrımı bunun en güzel örneklerinden.

1992'de ben 12 yaşındaydım ve ağabeylerim gitti ama ailem beni göndermemişti. Göz yaşları içerisindeydim ama fark etmedi. Wembley'de oynamayı çok isterim. Barça için özel - ve futboldaki herkes için. Geçen yıl hadise daha çok bizim aramızdaki çekişmeyle alakalıydı. Bu yıl daha nostaljik, daha klasik. Ve ben daha nostaljik biriyim. Ben? Ben bir romantiğim.
Hepimiz romantiğiz Xavi gibi. Looking For Eric filminde pub içersinde oturan, hayatta her şeyini değiştirme olasılığı olup, takımını değiştirmeyenlerden, formasını derisi yapanlardan, Puyol gibilerden, Maldini'lerden, Bülent Korkmaz'lardan, sırf yeteneksizlikten, Xavi olamayıp pas yapamayışımız. Evi başka yere taşınsa da, topu eski mahallesinde oynayanlardan. Aldım verdim yapsa da takımı bozmayanlardan. Otopark yalan söylemez, biz Barcelona gibiyiz, formada sponsor taşımayız diyenlerden.

86'da Maradona'yız Thatcher'ın İngiltere'sini alt eden ve üçüncü sınıf dünya ülkelerini sevindiren ve golü de Tanrı'nın eliyle atan, İngiliz'in cebinden cüzdanını çalmak gibi bir duygu bırakan, adaleti kendi sağlayan.

Eric Cantona'yız, "Martılar, balıkçı teknesini izlediklerinde kendilerine sardunya atılacağını zannettikleri için izlerler" lafını edenlerden, ne dediğimizi anlamamız şart değil, David Lynch izlemişiz.

Boşuna değil Xavi'nin burda olmasam, Manchester United'a gitmek isterdim repliği. Film gibi! Altyapsına önem veren, felsefesi olan bir başka takım.

Mayıs'ta Wembley'de ağlamak üzre.

http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/04/looking-for-eric.html

Röportajın tamamı;

http://cizgiden-cikaran.blogspot.com/2011/02/ceviri-guardian-xavi-roportaj.html

Eski bir Xavi röportajı, daha uzun uzadıya değerlendirdiğim;

http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/11/xavi-barcann-felsefesi.html

27 Şubat 2011

A. Eren Loğoğlu

1 yorum:

Thiam Jaba dedi ki...

keita bence geldiğinden beri xavi'yi çok iyi yedekliyor. keita göz ardı ediliyor 2 sezondur fakat, bence gayet iyi bir oyuncu.