02 Ocak 2011

Zihinden Geçen Ne Varsa 3!



Black Swan

Yine yapmış yapacağını Aronofsky. Film kesinlikle bir başyapıt, çekim tekniği, ambiyans, karakter tahlilleri, ilişkilere ve bazı kavramlara tersyüz eden bakışıyla. Olay örgüsü karmaşık değil, hatta sıradan bile görülebilir ancak yönetmenin olayları bizlere algılatma şekli, işin sinematografi kısmı büyüleyici. Nina'yla birlikte koridorlarda dolaşan biri oluveriyorsunuz, kuğuya dönüşüp dans ediyorsunuz onunla.

Psikolojik bir gerilim de sunuyor konu, Nina üzerinden. Kırılganlık, kabuğunu kıramama ve kontrası baştan çıkarıcılık, kafası estiği gibi davranma dönüşümlerini yaşayan bir karakter var karşımızda. Aslında ikiye ayrılmış bir karakter, aynada başkasını gören. Haliyle gel gitleri olan, siyah ve beyaz arasında dolanan kız ile onu büyütmek uğruna kariyerinden vazgeçen bir annenin zorlu ilişkisi anlatılıyor yoğunlukla. Çok çarpıcı gerçekten bu kısımlar. Nina'yı dönüşüme itense onun disipline dayalı bale ve yaşamının tam tersinde konumlanmış Lily karakterinin yerinde gözü olduğunu düşünmesi.

Clint Mansell müzikleri eşliğinde, biraz Fincher'ın Fight Club tadında ama en önemlisi Aronofsky'nin yönetmenliğinde, film işlendiği gibi kusursuzluk sunuyor.

Ve Natalie Portman, ayrı bir paragraf açmak gerekiyor ona. Tek başına oynuyor, şekilden şekle giriyor yüzü, olağanüstü bir performans baştan sona. Bu oyunculuğa Oscar vermeyecek Akademi kendini feshetmeli, o derece!

Yeni Yıl

Bir daha hatırlamak istemeyeceğim, lanetli ikibinon geride kalıyor, 2011 ise; "It's gonna be legen -wait for it- dary" şeklinde geçecek, hissediyorum.

Basketbol El Clasico

20 sayı farkla bitti maç, Barça kazanma geleneğini sürdürdü.

Xavi Pascual vs Ettore Messina karşılaşmaları 10 - 3 oldu, Messina Madrid'in başındayken 9 - 1'e geldi durum.

Messina'nın çaresizlik kaderini Mourinho'ya bulaştırmasını umuyorum, gerçi 5 - 0 ile başlangıcı yarattı aslında.

İlginç bir nokta da bizim maçla olan konum benzerliğiydi. Madrid ilk, Barça 2. sıradaydı ve Barça kazanıp liderliğe yükseldi.



Kilise

Camp Nou'da oyuncuların sahaya girdiği tünelden çıkmadan hemen önce, koridorun sağında kilise vardır. Aslantepe'ye de mescid düşünülüyormuş burdan feyzalınarak. Oyuncuların inançlarına değer verilmesi önemlidir elbette ama ben, Johan Cruyff'dan bir alıntı yaparak noktalayayım konuyu;

"Dindar değilim. İspanya'da çimlere ayak basmadan önce 22 futbolcu da istavroz çıkarır. Eğer bir faydası olsaydı bütün maçların berabere gitmesi gerekirdi."

http://www.youtube.com/watch?v=2dok1wQVbkA

Je Vais Bien Ne T'en Fais Pas

Film, Fransız bir ailenin kahredici dramını anlatıyor, etkileyici bir baba figürüyle. Başrolde Melanie Laurent oynuyor büyüleyici güzelliğiyle, ona yeni Marion Cotillard denilebilir. Filmin şarkısı Aaron'dan Lily, mutlaka dinleyin;

http://www.youtube.com/watch?v=N5w_eBFjZL4

Thom Yorke - The Eraser

Zeitgeist taşıyan bir solo albüm. Nasıl ki 70'ler Pink Floyd ile anılıyorsa, 2000'ler de Radiohead ile hatırlanacak. Şarkıları birbirinden ayıramasam da Black Swan başka bir şey!

2 Ocak 2011

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: