27 Ocak 2011

Kral Kupası'nda Final Yolunda



Sonuç yanıltıcı olabilir aslında Almeria maça Barça'yı şaşırtarak başladı.

Topa sahip olmaya çalışıyorlar, dikine top sürerek oyunu ceza sahalarından uzağa, rakip yarı sahaya taşıyorlardı. Oynamak istiyorlardı, bu beyanı maçtan önce de vermişlerdi çünkü Camp Nou'da savunma yapmak çözüm değil gibiydi, hele de kupa maçında deplasmanda atılacak bir golün muazzam bir değeri varken.

Soğuk havadan etkilenen zemin, Barça oyuncularının acil sonuca gitme arzusu, ideal kadronun 4 oyuncusunun -Valdes, Alves, Puyol, Sergio- sahada yer almaması ve Almeria'nın oyun tarzı Barça'nın ilk 10 dakika bocalamasına sebep oldu.

Barça, Cruyff'un top bizdeyse onlar gol atamazlar felsefesini düstur edinerek sunduğu klasik set hücumu etkenliği dışında, hızlı ve seri oyuncularıyla kontratağa da yatkın bir takımdı. Almeria'nın oyunu önde kabul etmeye dayanan tarzı, Barça'nın üç hızlı, ani hücum golü bulmasını doğurdu, her ne kadar ikisinde ciddi kaleci hataları olsa da. Diego Alves'in yerine Esteban'ın oynatılma sebebini çözemedim, belki de kupa için bu kaleciyi tercih ediyor olabilir Almeria. Keza Guardiola da, Kral Kupası Finali'nde kaleyi Pinto'nun koruyacağını söylemişti Betis maçından sonra.

3 - 0'dan sonra oyun tamamen koptu, incelenecek herhangi bir durum kalmadı, oyuncu performansları dışında.

Bir noktaya vurgu yapmak istiyorum. Barça'nın oyun mantalitesi öyle bir noktaya yükselmiş ki, Mascherano, Afellay ve Adriano gibi, Liverpool, PSV ve Sevilla'nın önemli oyuncularından üçü de sanki takımın seviyesinin altında gibi gözüküyorlar. Oysa sorun yetenekleri değil, sisteme adaptasyonun zorluğu, bu yüzden altyapıdan gelen sıradan bir oyuncu, bir dünya yıldızından daha çok yarar sağlayabiliyor.

Javier'den bahsedelim, ilk 10 dakika, ikili mücadelelerde boşa düşen topları süpüremedi, doğru yerde değildi hiç. Bu da Almeria oyuncularının dikine 15 - 20 metre top sürmelerine olanak sundu. Normal olanı, Barça üçüncü bölgede top kaptırdığında, rakip orta çizgiyi geçmeden ön süpürücü tarafından topun kazanılması ve set hücumunun yeniden başlamasıdır. Mascherano'nun oynadığı her maç, top kazanımı 10 saniye gecikiyor ve rakip savunma hazırlıksız yakalanamıyor.

Kral Kupası Finali, El Clasico'ya ev sahipliği yapacak gibi duruyor. Tek maç üzerinden olması, sonucu kestirmeyi zorlaştırıyor ve bence bu durum Mourinho'nun avantajı, şapkadan tavşan çıkartabilir, üstelik de kalede Pinto olacak iken. Yalnız hem kupayı hem de ligi aynı anda kaybeden için çok zor zamanlar olur, Mourinho kazanırsa Tanrı katına yükselir, kaybederse tercüman demeye bile tenezzül edilmez, aralarında paylaşırlarsa çok üzülen çıkmaz, elbette lig daha önemli ama diğeri de ezeli rakibini yenerek kazanacağın bir kupa, hafife alınamaz.

Bir de Şampiyonlar Ligi var, her iki takım da çok iddialı. Burda ben bir çoklarından ayrılıyorum ve genel kanının aksine Real Madrid'in Şampiyonlar Ligi en üst seviyesinde olmadığını düşünüyorum. İngiliz ve İtalyan takımları karşısında çok zorlanacaktır, Manchester United ve Chelsea'nin de önünde değiller hala. Daha Inter, Bayern, AC Milan ve Arsenal de var. Son 2 yıl, Ramos ve Pellegrini ile müthiş seriler yakalayarak Şubat, Mart aylarına gelip, Liverpool ve Lyon'a elenmişlerdi. Mourinho, eğer kalırsa, ikinci sezonunda açıkları kapatacak ve çok daha dengeli bir takım yaratacaktır, o zaman Yarı Final ve ötesine şansları artar.

5 - 0 kaybedilen Barça maçından sonra toparlanamadılar, iki aydır zar zor kazanarak -biraz da hakemlerin itmesiyle- ilerliyorlar ve iyi futbol oynadıklarını söylemek Barcelona'ya haksızlık olur en başta. Yine de bir takımın başında Mourinho varsa, neler yapabileceğini de kestirmek kolay değil!

Final 20 Nisan'da, yer Valencia'nın Mestalla'sı, en dik tribünler önünde, La Liga'da Final, El Clasico 16 / 17 Nisan'da Madrid'de, üç gün arayla çok ilginç olacak! Sevilla'nın dün geceki maçtan sonra, Mayıs ayında yine kendi sahalarında oynanacak lig maçında Madrid'e çelme takmak için çok çaba sarf edeceğini de şimdiden not edelim bir kenara, gerek kalır mı bilinmez ama şampiyonluğu ellerinden alalım ya da bir tekme de biz vuralım diyebilirler, işler hangi noktaya varırsa!

27 Ocak 2011

A. Eren Loğoğlu

1 yorum:

bss dedi ki...

hocam real'in işide hiç kolay değil!gittiler salak saçma bi forvet aldılar,ki mourinho ya dinamik bir forvet lazımdı...devre arasındada etoo gibi tevez gibi rooney gibi forvetler alınamaz.bu sezon işleri hakikaten zor...