11 Aralık 2010

O n u l m a z



Hagi'nin karnesi;

9 maç 3 galibiyet 2 beraberlik 4 yenilgi. Ve bu yenilgilerin 3'ü Ali Sami Yen'de. Kupayı çıkarsak kazanılan puan 8, atılan 3 ve yenilen gol 12 şeklinde bir tablo var, iç karartıcı.

8 maçta 3 gol bulabilmek elbette Baros ve Arda'nın eksikliğiyle bire bir doğru orantılı, sırf gol kısırlığına çözüm bulmak adına Rijkaard & Neeskens de, son Ankaragücü maçında takım savunmasını çok ilerde kurmaya çalışmış ve fiyaskoyla sonuçlanmıştı bu deneme, Servet ve Hakan Balta gibi sebeplerden ötürü.

Galatasaray gol atamıyor, atamayınca da Ali Sami Yen'de kazanamıyor. Gol atmaya dair herhangi bir plan da yok. Ligin en çok korner atan ve orta yapan takımı olmak da bununla bağlantılı, harala gürele bir anlayış, hala kanat ortalarından medet uman bir oyuncu zihniyeti. Teknik Adamların kanada inip sürekli topu ceza sahasına ortalayın dediğine kimse inandıramaz beni. Rijkaard bu mantalitenin parçası değildi, keza Hagi de. İlk dönemindeki Hakan Şükür & Cafercan değişikliği zihnimizin bir köşesinde duruyor.

Oyuncuları buna zorlayan, iten ne o zaman diye kendime sorunca, tek cevabın çaresizlik, düzensizlik olabileceğini düşünüyorum.

Tek sorun bu değil mutlak, o kadar çok hata, eksik, zaafiyet var ki, hangi birini anlatsam, diğerine haksızlık ederim!

Yönetim kısmına girmiyorum, o başlı başlına bir hezeyan. Yapmaları gerekenden bahsetmeli biraz bundan sonra;

Teknik Adam değiştirmek çözüm değil, görüldü, Hagi'nin durumu da ortada. Hagi, ne yaparsa yapsın kalmalı, neler olabileceğini görelim önce.

Sonra, oyuncuların tamamıyla bir görüşme düzenlenmeli ve şöyle denilmeli;

Ücretlerinizde % 100 indirime gidiyoruz, kabul edenlerle ve Hagi'nin devam etmeyi düşündükleriyle TT Arena'ya çıkacağız, herhangi bir pazarlık olmayacak, itirazı olanlar kadro dışıdır, satılık listesindedir, kendilerine devre arası kulüp bulsunlar!

Kaybedecek bir şey yok, yeni yüzlerle yola devam edilir, transferler yapılır, altyapıdan oyuncular çıkarılır, yanlarına da Arda, Cana, Lucas, Baros ve Kewell eklenir.

***

Galatasaray'ın kalesi için Ufuk ya da Aykut yeterlidir diyen kimse, bu gecenin en büyük sorumlularından biridir. Ufuk, bırakın güven vermeyi, zorla çalıyor elinizden inanç denilen metafizik olguyu. Ayağını kullanamayan, köşesini kapatamayan, önünde top sektiren, kalecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan ve spor yaparak para kazanan birisi. Ankaragücü maçı hala gözlerimin önünde. Yazık bu adamı yetiştiren ve potansiyel gören antrenörlere, ülke futbolunu bir adım öte götürmeyi bırakın, hayal gücü, vizyon gibi kavramlardan yoksun bir biçimde üç gün sonrasını bile tahmin edebileceklerini sanmıyorum.

G Zan, çok iyi niyetli, harika paslar attığı bir gece geçirdi. Savunmada yaptığı fahiş hatalara değinemiyorum korkumdan.

4 - 2 - 3 - 1 oynadı takım. Cana ve Barış'ın önünde Aydın, Ayhan, Kewell yer aldı. Ayhan'ın çok fazla ceza sahasına girme sebebi bu yerleşimdi. 2. yarıda Ayhan & Arda farklılığına gidildi.

Arda merkezde olacak bundan sonra, Misimovic'in solda denenmesinin ve istenmemesinin amaçlarından biri de bu sanırım.

Barış da, tıpkı G Zan gibi iyi niyetiyle mücadele etti, kızamıyorum onlara. Bu türden oyuncuların sadece kadro derinliği yaratabileceğini çözemeyen yönetenlerde kabahat olduğunu biliyorum çünkü.

Pino doğru tercih değil, ilk maçından sonra da söyledim bunu, zaman zaman parlasa da, toplamda beklenen katkıyı verebilecek bir oyuncu değil. M Batdal, Çağlar, Ali Turan, Serdar, M Sarp, uzar gider bu liste, harcanan emeğe ve zamana acıyorum artık, para umrumda değil, doğru ya bonservisi yoktu bu isimlerin!

***

Yazacak derman kalmadı, son yıllarda biraz da bu sebepten Barcelona yollarına daha çok uğrar olmadık mı bir çoğumuz, orada söylenecek çok söz vardı, anlatılacak onlarca hikaye, bıktırdı bu çarpık düzen!

4 - 5 hafta önce dile getirmiştim, küme düşme tehlikesi var, gururumuza yediremeyip üzerinde durmuyoruz ancak ciddiyetsizlik biraz daha devam ederse onulmaz yaralar açılabilir yüreğimizde.

Bu kulübün belini doğrultması 2 yılı bulacak en iyimser tahminle, taraftarının, yöneticisinin, oyuncusunun tamamen sefilleri oynadığı bir ortamda.

11 Aralık 2010

A. Eren Loğoğlu

2 yorum:

sukullaci dedi ki...

Ülkemizde sabır denen olgu yarım sezondan ibaret olunca bişeylerin değişmesi zor; iyi şeylerin bozulmasıda kolay oluyor. senin eline rijkaard gibi bi hazine gelmiş. sen bu adama niye 4 yıllık güvence vermiyorsun? adama "ilk 3 sezon aldığın hiçbir sonuç önemli değil ama bize öyle bir sistem kur ki yıllarca devam etsin" desen rijkaard bu işi beceremeyecek bi adam mı? o 4 yıl içinde rijkaard yerli-yabancı genç bir isimden etkili oyun kurabilen bir ön libero yaratamayacak düzeyde mi? genç bir stoperi defanstan rahatlıkla top çıkarabilen bir hale getiremez mi? arsenal song-ramsey-wilshere gibi adamları bulabiliyorken rijkaard 4 yıl içinde böyle bir adam bulamaz-yetiştiremez mi galatasaraya? e sen adama "sen yetiştir biz destekleriz" demek yerine barış'ı-sarp'ı verirsen baroş a bir tane yedek almazsan hala aydın-ufuk gibi isimleri genç yetenek diye adamın önüne itersen o iş olmaz. olmadıda. olacak gibide değil. insanlar artık 1-2 sezon feda etmeyi kabul etmeli. gerekirse fenerden bir 6 daha ye. gerekirse 10. ol. ama sabretsen 5 yıl sonra herkesi ezeceksin onu düşünen yok.

aksilaz dedi ki...

İki sene çok iyimser olmuş. Minimum beşl sene var maalesef. O da güzel yönetilirse.