08 Aralık 2010

Barça - Rubin & Üçlü Savunma & Pas Sayısı = Efektif Oyun Yanılgısı



Önce kadro: Pinto, Pique, Sergio, Fontas, Jonathan, Mascherano, Maxwell, Jeffren, Thiago, Adriano, Bojan.

Biraz nostalji, bu kadro seçimini ve formasyonu anlamak için;

Madrid'de kazanılan Atletico maçından sonra;

3 yıldır aynı yerde, aynı taktiksel hamleye -çok önde basıp pas hatasına zorlama- yenik düşen Pep, bu defa Sergio'yu üçüncü bir merkez savunmacı gibi oynattı, tam da Puyol ve Pique'nin ortasında.

Çözüm başarıya ulaştı, Barça geride çok pas hatası yapmadı, rahat top dolaştırdı, topa % 70 oranında sahip oldu ve en önemlisi kalesinde karambol, duran toplar dışında da tehlike görmedi. Bunda Kun Agüero'nun sakat olmasının da etkisi vardı.


http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/09/ujfalusi-futbol-katili-t-e-l-f-i.html

Pazar günü, maç sonrası yazmıştım bunları, çok dikkat çekiciydi Sergio'nun görev ve formasyonu. Pep, bu sezon önce 4 - 2 - 3 - 1 denemesiyle başladı, şimdi de bir başka çözüm arayışına girdi.

Formasyon değişimi olacağını zannetmiyorum, Barça için kryptonite etkisi olan Atletico Madrid'e dair bir hamleydi kanımca Sergio'nun geriye çekilmesi. Çok önde basan, iki forvetle oynayan ve iki merkez savunmacının karşısına dikilip görüş açısı daraltan oyunu bozmak üzerine kurguluydu Pep'in maç öncesi stratejisi, tuttu da. Hercules ise Internaziole benzeri savunma anlayışını, Barça'nın rotasyonun da etkisiyle hücum varyasyonlarıyla birleştirivermişti.


http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/09/sergio-defansif-orta-saha.html

Pep, bu maçta da kimi zaman Sergio'yu Pique ve Puyol'un ortasına alıp ve kanatlardan ileri iterek oynattı takımını, bu hamle müthiş bir genişlik kazandırıyor takıma, yayılma anlamında, Alves çok ilerde kalabiliyor örneğin ve kontra atak zaafiyeti üç oyuncuyla geride bulunulduğundan ortadan kalkıyor. Oyunun genelinde 4 - 3 - 3 - 0 formasyonu vardı, bazı anlarda 3 - 4 - 3 - 0'a dönüşüverdi. Merkez savunmanın sağında oynayan Pique'nin de topla çıkış yapabilme özelliği, oyunu sağ koridordan açma konusunda müthiş bir avantaj sunuyor Barça'ya.

http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/09/hafta-5-mourinhodan-1-puan-onde-4-3-3-0.html

Bilbao'da kazanılan Ahletico maçından sonra, santrforsuz Barça'yı -Messi'nin orta sahaya gömülüp, Villa ve Pedro'nun çizgiye yapışıp, içeriye koşu yaptığı, orta sahadan da süpriz oyuncuların ceza sahasına sokulduğu- gözlemleyip analiz etmiştim, meğerse Real Madrid maçının provasıymış, şimdi daha iyi anlıyorum Guardiola'yı ve çok takdir ediyorum. Ülke sporunu yönlendiren medyanın da bu sistemi keşfetmesine sebep oldu El Clasico.

3 - 4 - 3 diye anlatılan, aslında çok daha kompleks bir yapı sunan Zaragoza maçı;

----------------Valdes---------------
----Puyol-------Pique------Abidal----
----------------Sergio---------------
---------Alves---------Keita---------
-Pedro----------Messi--------Iniesta-
----------------Villa----------------

3 - 6 - 1 ya da blok olarak 3 - 3 - 3 - 1 şeklinde bir yerleşim vardı sahada.

Pep'in 4 - 2 - 3 - 1 denemesine -Mascherano'dan dolayı bu tercih doğru- daha tam alışamamışken, böyle fantastik bir yayılım görmek hakikaten abartıydı artık.

Bu yayılım nasıl zaafiyetler yarattı, ona değineyim öncelikle;

- Alves'in kanat işlerliği, yani Barça'nın sağ koridor oyunu, çok zayıfladı.

- Pique'nin sağdan top sürerek dikine ilerleyip istasyon göreviyle sağ koridor desteği sağlaması da engellenmiş oldu, onu eski tanımlamayla libero oynatınca.

- Puyol'un aynı anda hem sağ bek, hem de stoper bölgesini kontrol etmesi, arkasına oyuncu kaçırmasına sebep oldu.

- Ne Puyol ne de Abidal, 2002 Brezilya gibi, hücuma destek veren bek görevini yerine getiremeyip çakılı oynadılar, bu da bir oyuncu eksik hücum etmek olarak yansıdı.

- Sergio, alışkın olduğu düzenden çıkınca ve arkasında 3 oyuncu bulunmasının da etkisiyle pas açılarını kaybetti, çok pas hatasında bulundu.

- Pedro ve Iniesta çok fazla çizgiye doğru yönelmek zorunda kaldı, topla ilerleyince de köşelerde yalnız kaldılar. Alves, Pedro'ya yakın oynasa da, Keita merkezi çok terk etmedi ve Iniesta nerdeyse her topu ezdi sol açık bölgesinde, yardım alamadı hiç.

- Messi'yi zaten sezon başından beri merkezde oynatan Pep, onu biraz daha geriye çekip orta sahayla bütünleştirdi ve topla daha çok buluşup dribling yapmasını istedi. Bu durum da Villa'yı yalnızlaştırdı.

Bu kadar zaaflar içeren ve takım ritmini bozan bir yerleşimi Guardiola niye test etti diye soracak olursanız, birkaç şey sayabilirim;

- Xavi'nin yokluğunda Alves'in sağ iç oynamasıyla -Xavi gibi- açığın kapanacağını düşündü.

Alves'in solundan gelecek Messi'yle yardımlaşması, sağdan da Pedro katkısıyla sağ koridor işlerliği oluşturacaktı. Bazı pozisyonlar bu yolla gerçekleşti, Alves'in kaleciye karşı kalıp topu üstten dışarı attığı pozisyon.

- Messi'nin asıl yerinden biraz geride oynamasının artısı gol oldu. Villa'nın harika pasında, kendini unutturdu, koşusunu yaptı ve net bir vuruşla ağları buldu. Normal senaryo, topu sürenin Messi, golü atanın Villa olmasıydı, tersi gerçekleşti Messi'nin yerinden dolayı.

3 - 3 - 3 - 1 formasyonu 60. dakikaya kadar sürdü. 45 - 60. dakikalar arası, zaafiyetlerden birini çözmek için Pique ve Puyol yer değiştirdi. Libero değil de merkez sağ savunmacıya dönüşen Pique, böylelikle dikine top sürüp oyunu açabilecekti, öyle de oldu.

Maçı dikkatle izleyenler, 60. dakikada bazı oyuncuların yer değiştirdiğini fark edecekti. Bunu her takım kolaylıkla başaramaz, teknik, taktik bilgisi üst düzey olan, futbol aklı bulunan oyunculardan kurulu olmanın getirdiği bir avantajdı bu.

Barça, aniden klasik 4 - 3 - 3'üne döndü o saniye. Alves sağ beke geçiverdi, Iniesta sol açıktan sağ içe. Oyuncular otomatik bir şekilde yerlerine kuruldu, sağ taraf etkisi artıverdi, gol, kaçan pozisyonlar şekilleniverdi. Bu değişimin öncesinde kırmızı kart da gelmişti, işler kolaylaşmıştı ayrıca.


http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/10/3-3-3-1.html

Rubin Kazan ve hesap listesine dair;

Rubin Kazan 3 maçtır Barça'ya kaybetmiyor, bu da onları çözülmesi gereken meseleler listesinin ilk sırasına oturtuyor haliyle.

FC Barcelona, bir karakter takımı. Görülmesi gereken bir hesap varsa, intikam sesleri yankılanıyorsa dört bir yanda, bunu er ya da geç gerçekleştiriyorlar. Rijkaard & Mourinho sürecini hatırlayın, sonra yakın bir zamandaki Atletico Madrid'i ya da geçen sezon Copa Del Rey'den elenme sebebi olan Sevilla'nın sezon başında perişan olmasını.

Sırada Rubin Kazan var, Camp Nou'da acı bir tecrübe yaşayacakları kanaatindeyim. Ondan sonra Espanyol, Inter ve Mourinho'ya gelecek sıra, bu takım böyle şeyleri seviyor çünkü, onların ihtiyacı olan motivasyon daha önce yapamadıklarında gizli.


Hesabı yine kesmeyi başardı Barcelona. Mourinho, İspanya Futbol Federasyonu ve ardından da Rubin Kazan. Geriye kalanlar var hala, sırasını bekleyen. Jose kadar olmasa da, dürülecek defterleri eninde sonunda.

***



Rubin maçında kadro, tıpkı Zaragoza'da olduğu gibi yayıldı. Guardiola, asıl oyun planını zorlayan -merkez savunmanın arasına top atan ve oyuncu koşturan, Gökdeniz, Forlan gibi- takımlara karşı bu formasyonu çözümleyici olarak kullanmıştı bu sezon, kendine ihanet etmeden yine denedi 3'lü savunmayı.

----------------Pinto----------------
----Pique-------Sergio------Fontas---
---------------Mascherano------------
---------Jonathan------Maxwell-------
-Jeffren--------Thiago-------Adriano-
----------------Bojan----------------

Üçlü savunma orta saha çizgisinde kuruldu elbette. Rubin Kazan, Inter ve Chelsea'den öğrenip, üç defa başarıyla uyguladığı otobüs park etme taktiğiyle sahadaydı yine. Bu kez başaramadılar, sebebi de Pep'in çözümüydü, üstelik bu genç oyuncularla bile oynattı istediğini.

991 pas sayısını yakalamış Barça, % 87 başarı oranıyla hem de. Sürreel bir iş hakikaten. La Masia'nın bir mit olmadığını ve 7'den 37'ye bu takımın genlerinde pas yapmanın yattığını artık rahatlıkla söyleyebilirim. Futbol tarihinin en önemli ismi Johan Cruyff'a ne kadar teşekkür edilse azdır.

Sahada Fontas, Jonathan, Thiago, Jeffren ve Bojan vardı, çok forma şansı bulmayan gençler olarak. Sakatlıklardan sonra Vazquez ve Bartra da eklendi onlara, değişen hiçbir şey olmadı oyun anlamında. Ve bunu Rusya Ligi'nin üst sıra, UEFA Avrupa Ligi'nde belki de kupayı alabilecek takımlarından birine karşı gerçekleştirdiler, gençlerin performansına değer katan etkenlerden biri de buydu.

Her zaman söylenir, istatistikler çok şey anlatır ama her şeyi de göstermez diye, doğru. Barça'yı bu gençlere sağladığı DNA (özgüven + oyun felsefesi) sebebiyle överken, bazı noktaları da atlamayalım.

Puyol, Xavi, Iniesta, Messi olmasa da FC Barcelona yoluna devam eder önermesi dün geceyi istatistiklerden değil de izleyip yorumlayanlar açısından doğru değildi. Barça topu yine vermedi, % 74 topla oynama, kalesinde çok fazla pozisyon da görmedi ancak tehlikeli alanda hiç etkili olamadı. La Masia'nın yetiştirdiği gençlerden Xavi, Messi, Iniesta gibi inisiyatif almasını beklemek insafsızlık olabilir ancak analiz yaparken bunların da vurgulanması gerekir.

Dün geceki kadronun en etken oyuncusu Thiago'ydu, adam eksiltebilen, ara pası deneyen, şut atan, gerçekten de potansiyeli olan bir isim. Malesef yeterli olmadı yaratıcılık açısından. Aslında Jeffren'den çok umutluyum ancak o da sakatlandı maçın hemen başında.

Keza Bojan da sakatlandı ve Barça 30. dakikada 4 - 2 - 3 - 1'e dönmek zorunda kaldı kulübeden Messi ya da Iniesta'yı almamak için. Bartra sağ bek, Pique & Fontas merkez, Maxwell sol bek, ön süpürücü Mascherano ve Sergio, önünde Jonathan, Thiago, Adriano, en uçta da Victor Vazquez. 3 - 4 - 3'ten 4 - 2 - 3 - 1'e geçmeleri bir ya da iki saniye sürdü, değişen bölgeler ve görevlere anında uyum sağladılar, teknik taktik konularda da bilgili olduğu belliydi oyuncuların, futbol akıllarını kullanıyorlardı.

Çok pas yapmak sonuca giden bir yol değil, Johan'ın top bizdeyken onlar gol atamaz düşüncesinin ürünü olsa da. Kendi yarı sahanda maç boyu paslaşarak kazanamazsın çünkü. Burada devreye efektif paslaşma tanımlaması giriyor. Barça oyuncuları çok hareketli olmaları, sürekli pas açısı yaratmaları, üçgenler kurmaları ve en önemlisi tehlikeli bölgede, önceden çalışılmış set hücumları ve yaratıcılıklarıyla sonuca ulaşmayı da başarıyorlar. Oynun seyrini güzelleştiren de bu. Bir de Barça'nın topla ilerleyen oyuncuyu rahatlatmak için -Messi gibi- diğer oyuncuların istasyon olduğu pas organizasyonları var, küçük üçgenlerle kurulan ve pas sayısını çok artıran.

Dünya Kupası'nda İspanya'yı izlerken aşırı keyif aldığımı söyleyemem. Sürekli pas yapmak sıkıcı görünebiliyor bazı zamanlar ki bu eleştiri çok sık yapılıyor bugünlerde, haklılık payı da var. Barça'nın felsefesini oturtmayı başardılar ve kupayı kazandılar ancak bunu yaparken Barça kadar efektif olamadılar ve çok gol atamadılar. Tehlike bölgede Barça kadar etken değillerdi, bunun sebebi de Arjantinliydi. Messi, Barça'nın kusursuz pas felsefesini sonuca ulaştıran postacısı. Futbol denilen oyun çelik bir kapıysa, La Masia kusursuz anahtarı üreten fabrika ve Messi, anahtarı kilide takıp açmayı bilen tek küçük çocuk. Sır bu.

Rubin maçının istatistiklerinde bir başka nokta kaleye atılan şutlardı. 13 gol okazyonu vardı Barça'nın ve çerçeveyi sadece 3 defa bulabildiler, ikisi gol oldu zaten. Gol girişimlerinin nerdeyse tamamı, pas organizasyonlarının devamında Messi ve Iniesta'nın sağladığı son adımı atamayıp, uzaktan şut denemeleri şeklindeydi. Xavi'yi de aradılar açıkçası.

Eleştiri amaçlı yazmıyorum bunları, Barça'nın felsefesinin yanında, bu denli baskın olmasında biraz da dehaya varan akıldaki oyuncuların ve yeteneklerinin katkısı olduğunu göz ardı etmeyelim diyorum. Puyol, Xavi, Iniesta, Messi olmadan da Barça sorunsuz bu oyunu sergiler önermesini şimdilik rafa kaldıralım. Bu takım çok özel bir dönem yaşatıyor bize ve birkaç yıl daha yaşatacak. Sonrasında eksilen parçaların yerlerinin nasıl doldurulduğuna bakacağız. Şundan da eminiz, Barça kusursuz pas oyununu ve topa hükmetmeyi yine başaracak, buna ağlarla buluşturan set hücumlarını, varyasyonları, yaratıcılığı ekleyip tehlikeli bölgede, 10 yıl sonra da seyir zevkinin doruğa eriştiği bir takım oluşturabilecek mi, bunu zaman gösterecek. En azından çocuk bizde, fabrika bizim, umud fazlasıyla var.

Guardiola'nın 60. dakikada Messi'yi oyuna almasının sebebi de aynı şeylerdi, kısırlaşan maçı, Camp Nou'ya gelen 50 bin kişi adına zevkli hale getirmek, başardı da.

2. golü atan Victor Vazquez, Messi, Cesc, Pique jenerasyonundan. Sakatlıklardan dolayı bir türlü istenen noktaya gelememiş, Pep ona güvendiğini söylüyor hala, bu sabrı gösterebilmek bir oyuncu için, bu kulübün neden bir kulüpten daha öte bir şey olduğunu ve diğerlerinden ayrıştığını anlatıyor.

Maçın adamı seçilen Thiago özel bir oyuncu dedim de, Fontas'ın ondan aşağı kalır yanı mı vardı sanki! Thiago'nun kıvrak bileklerinden onda da vardı ve üstelik o savunma oyuncusuydu. Pique gibi topla ilerleyebilen ve bunu sol ayağıyla yapan bir oyuncunun, Puyol'dan sonra Pique'nin yanına yerleşebileceği konusunda pek çok Katalan'ın öngörüsü vardı, doğru çıkacak gibi. Aşırı soğukkanlı, doğru pas açılarını bulan, pas hatası yapmayan bir savunma oyuncusu.

Kulübün resmi sitesinde formasyon 3 - 4 - 3 yazıyor, Guardiola o yazıyı asmadığına göre, buna itirazım var elbette. Aslında bu yerleşimleri belirlemek kolay değil, özellikle de Barça gibi oyuncuların sürekli hareket edip iç içe geçtiği, blokların açılıp kapandığı bir takımda. Bu sebeple sayılar hakkında -geri üçlü ya da dörtlüyü saymazsak- küçük çaplı anlaşmazlıklar olabilir. En doğrusu blok eksenli, bütün olarak bakabilmek, geri dörtlüyü ya da üçlüyü çizgi halinde durmalarından ötürü nasıl blok halinde algılıyorsak. Zaragoza maçının kaydından birkaç fotoğrafa bakalım;



Yuvarlak içersinde olan Messi, arkasındaki üçlüye yaklaşmış daha önce bahsettiğim gibi. Iniesta fotoğrafa girememiş, sol alt köşede.



Geri ve önündeki üçlünün yerleşimi görülebiliyor.



Çizgi halinde bir 3 - 3 - 3 - 1 yerleşimi var, tek farkla. Pozisyon gereği Keita ve Iniesta yer değiştirmiş, yuvarlak içersine aldım bu yüzden.



En güzel fotoğraflardan biri bu. Yuvarlak içersindeki yine Messi, arkaya girmiş top almak için. Açılar ve yerleşimler net. David Villa girememiş kareye.



Bütün oyuncuların bulunduğu bir sahne. Açık bir 3 - 3 - 3 - 1 yerleşimi var blok olarak. Derin boşluğa dikkat, birazdan değineceğim. Yuvarlak içersindeki bu kez Villa, kareye girmeyi başardı bu sefer.



En uçtaki 1 ve arkasındaki üçlünün en iyi gözüktüğü anlardan biri, Messi iyice yaklaşmış uca.

Sadece 15 dakikayı ele aldım, 60. dakikaya kadar böyleydi Zaragoza maçı. Rubin Kazan maçında da Bojan'ın sakatlığına kadar aynı şablonla oynadılar.

***

Messi'nin arkasındaki üçlüye girip çıkmalarıyla 3 - 4 - 3'e benzese de yapı, Iniesta ve Pedro'nun taç çizgisine yapışan ve Messi'nin Villa'ya yaklaştığı anlarda bariz 3 - 3 - 3 - 1 blokları gözüküyor.

Bu yapı, Forlan ve Gökdeniz gibi arkaya sarkan oyuncularla kaybedilen maçlara yönelik olsa da, savunmanın yanında hücuma da bazı alternatifler katıyor, geri üçlünün kenarında oynayan -Pique ve Abidal- oyuncuların topla ileri çıkarak nerdeyse takımı 9 oyuncuyla hücum ettirme olasılığı yaratması gibi. Ancak fotoğraflarda da görüldüğü üzre daha çok savunma hamlesi olan bu yapı, derin boşluklar ve bloklar arası bağlantıların da kopmasına sebep oluyor. Barça'nın avantajı topu kaybetmeyen oyunculardan kurulu olup, boşlukları çok kısa bir zamanda doldurabilmesi ve tehlikeli bölgeye yerleşmesinde yatıyor.

Zaragoza maçına değinme sebebim formasyon ve anlayış olarak Rubin maçıyla aynı olmasıdır. Kazan maçının kaydı yüklendiğinde ona dair de fotoğraflara bakılabilir tehid amaçlı.

8 Aralık 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: