21 Ekim 2010

Villa'nın uyum süreci



Kopenhag maçı;

Guardiola, Mascherano transferiyle sinyalini verdiği iki süpürücülü düzeni bu maçta da denedi. Javier ve Sergio yan yana oynadılar, 4 - 2 - 3 - 1 formasyonunda.

Önlerinde sağa kayan Iniesta, sola çakılı Maxwell ve daha çok merkezde bulunsa da, çok gezgin oynayan, forvet arkası, hatta ikinci forvet -10 yıl öncesinin meşhur kısa & uzun çift forvet kombinasyonunda Nihat & Kovacevic gibi Nihat rolünde- Messi şeklinde bir üçlü, en uçta da Villa yer aldı. Zaman zaman yerleşim 4 - 4 - 2 benzeri bir yapıya da bürünüyordu.

Guardiola, Rijkaard'ın aksine, pas oyununa ve akışkanlığa en kusursuz açıları sunan 4 - 3 - 3'ü geliştirebilmek adına bazı farklılıklar üzerinde ısrarla duruyor, 4 - 2 - 3 - 1 gibi. Bunda mevcut oyuncuların özelliklerinin de etkisi var elbette, Mascherano ve Sergio gibi iki üst düzey ön süpürücüye sahip olup, ikisine de forma şansı verme zorunluluğu düşünüldüğünde. Artı Xavi de sakatlık yaşıyordu, ortam çok uygundu bu varyasyon için.

Messi'nin artık iyice sağ kanattan izole edilen konumu, ona daha geniş bir görüş açısı kazandırsa da, bazı pozisyonlarda eski sağ koridor hücum düzeninin sekteye uğramasına da sebep oluyor. Sağ alanı doldurma işini bu sezon fazlasıyla geriden gelen Pique yapıyor, orada pas istasyonu kurmak için. Messi de uyumunu artırma çabasında, daha verimli bu bölgede yaratıcılık açısından. Villa'yla uyumsuzluğu da ortadan kalktığında fantastik bir ikili olabilirler.

İlk yarı sayısız gol pozisyonu, direkten dönen bir top, sayılmayan 3 ofsayt golü -haklıydı hakem- ve Messi'nin kaleyi cepheden gören klasikleşmiş ceza sahası dışı vuruşuyla skoru değiştirmesi vardı.

İkinci yarıya Barça biraz durgun başladı. Nou Camp'da oynanan maçlarda bir türlü farkı açan golü bulamama hastalıklarının devam etmesinin sonucuydu oluşan tedirginlik. Villa & Messi uyumsuzluğunun ve artık takımda Eto'o, Henry'nin olmaması temel etkenlerdi az gol atılmasına dair. Barça bir anlamda Dünya Kupası'nın İspanya'sına dönüşüyor, farkı ancak Messi -Pana ve Sevilla- sağlıyordu.

Villa'nın da gol bölgesinde katkı sunması gerekiyor, çok gol atılabilmesi için. Villa, Barça DNA'sı taşıyan bir oyuncu, futbol karakterinde. Bu durum, her koşusunda ve pasında hissedilebiliyor, Zlatan'ın yarattığı endişeyi taşımıyor Katalanlar da bu sebepten. Gol atamıyor, kaçırıyor, şanssız, bir hamle geride, ofsayta düşüyor, yanlış yere koşuyor, bunların hepsini zamanla aşacaktır, çünkü hep pozisyonun içinde, bağlantı sağlıyor takıma her seferinde.

Biraz Kopenhag takımından da bahsetmek gerekir. Beyazlı formalarıyla Danimarkalılar, özellikle bize, ülke futboluna müthiş bir ders sundular akışkan, dinamik, çok hızlı bir şekilde 20 metreye daralıp 60 metreye açılabilen, sürekli kayan ve birbirine yakınlaşıp uzaklaşan bloklardan oluşan alan savunması. Onları izlerken gözlerim yoruldu diyebilirim. Tüm bu başarılı işlerine karşın Barça organizasyonlarını durdurdukları söylenemez ancak Türkiye'de hiçbir takımın en az 5 yıl daha Kopenhag gibi oynayabileceğini zannetmiyorum, eğer bir yerlerden bulursanız mutlaka ilk yarı beyazlı oyuncuların topsuz oyundaki koşularını izleyin, doyumsuz bir futbol ziyafetine tanık olacak ve ülke futbolundan utanacaksınız. (Inter'in geçen yılki oyun dışı davranışlara başvurduğu ve asla ileri çıkmayı aklının ucuna getirmediği alan savunmasıyla karıştırmayın bu geceyi.) Rijkaard neden tutunamadı, Ankaragüçlü Metin'in arkaya attığı her top nasıl tehlike oldu gibi sorulara bu daralıp açılan dinamik oyun anlayışının, buralara, biraz da oyuncuların futbol aklının ve eğitimlerinin yetersizliğinden dolayı uymamasıyla bir cevab bulabiliriz.

Kopenhag birkaç pozisyon da buldu, bir topu direkten döndü, Barça oyuna Xavi ve Pedro'yu almak durumunda kaldı, ciddiyeti korumak adına. Sonlarda Alves'in bir topu direkten döndü yine ve Messi skoru 2 - 0'a getirdi.

Valencia maçı;

İlk yarı Valencia'nın daha çok topa sahip olduğu ve Barça'nın oyununu bozduğu, mutlak bir üstünlük vardı sahada, bunu golle de süslediler. Temel etken orta saha dinamizmiydi, Banega ve Fernandes ile yaratılmış olan. Barça'nın pas akışkanlığını net bir biçimde etkisiz hale getirdi bu iki isim, hareketli oyunlarıyla, özellikle Fernandes çok başarılıydı ilk hamlelerinde.

Barça, Iniesta'yı kanada atmış, Xavi'den uzaklaştırmıştı, bunun cezasını organize olamamakla çektiler ilk yarı boyunca.

Devrede, birbirine yaklaşan bu ikili, golü de yaratıverdi, ardından müthiş baskı, oyunu yarı alana yıkma, Xavi'nin asistiyle gelen 2. gol kaptan Puyol'dan, kaçan pozisyonlar. Fark daha da artabilirdi oysa.

Valencia bulunduğu yeri kesinlikle hak ediyor.

21 Ekim 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: