17 Temmuz 2010

Ruhunu Satmak Üzre!



Real Madrid'in ruhu Raul'dur ve kirlidir, Franco'nun tarihini yazdığı bir kulübün oyuncusunun düzgün kalma olasılığı yok denecek seviyededir zaten, hele de temsiliyeti varsa. Herhalde yenisi, Dünya Kupası'nı kaldıran, sevgilisi Sara Carbonero'ya canlı yayında öpücük konduran ve ilgi odağı olan Casillas ile değiştirecekler, ne de olsa İspanyol Milli Takımı'nın da kaptanı.





Fotoğraflar 2 Mayıs 2009'dan, Barça, Franco'nun Real Madrid başkanlığına getirdiği Santiago Bernabeu'nun ismini taşıyan stadda 1 - 3 önde, 2 - 6 da kazanacak. 54.40 oynanıyor o esnada ve oyunun şekli Real Madrid oyuncularının sinirlerini bozmuş durumda. Barça sürekli pas yapıyor ve Madridistalar topu kazanamıyorlar. Pozisyonda top en son Messi'yle buluşuyor, Raul önce Messi'yi itiyor, sonra güreşe tutuşuyor, ardından göğsüne doğru dirsek sallıyor, yetmiyor bir daha sallıyor ve karın boşluğuna doğru vuruyor Messi'nin. Hakem, her ne hikmetse faulü Madrid lehine veriyor, Messi karara çok sinirlenip hakemi itiyor, hakem aldırış etmiyor zaten Raul oyunu çok hızlı başlatıyor, oyun sağa doğru akıyor, Robben'le buluşamayıp Ramos'a kavuşuyor, Iniesta'nın oyun kuralları içersinde olan top kapmasına hakem bir faul daha çalıyor, 55.00 süre. Ve kullanılan serbest vuruş golle sonuçlanıyor, durum 2 - 3. Real Madrid için maç yeniden başlatılıyor, zorla!

Tekrar fotoğrafa dönüyorum. Yıllarca efendi gösterilen Raul'un, yenilgiyi nasıl hazmedemediğini ve çirkinleşebildiğini anlatabilmesi açısından küçük bir belgedir bu ve tarih nice benzerleriyle doludur.

Raul'un Atletico çocuğu olmasına, kulüp içersinde çıkardığı sorunlara sonra değineceğim. Muhtemelen Real Madrid'in kirli ruhunu sattığı, kovduğu bugünlerde onu övgülerle ifade eden çokça öykü dinlenecek, bu da kontra bir argüman olsun.

Fotoğraf karesinin diğer elemanından, Gago aşağılığından da bahsedelim biraz;

2006 - 2007 sezonunda şampiyonluğu son haftalarda -37. hafta Espanyol beraberliği, puanlar eşitlendi ve ikili averaj başkent lehineydi- eliyle Real Madrid'e veren Rijkaard'ın Barcelona'sı, bir sonraki sezon büyük bir çöküş yaşadı. Takım içi huzursuzluk had safhadaydı.

Önce Copa Del Rey'de Valencia darbeyi vurdu Yarı Final'de, sonrasında Manchester United ve Scholes, Şampiyonlar Ligi Yarı Finali'nde. Ve Capello'yu güzel futbol oynatmamakla suçlayıp Schuster'i getiren Real Madrid, şansını iyi değerlendirip bir defa daha şampiyon oluyordu, hem de Katalanlar Bernabeu'ye gelmeden.

Barça oyuncuları 7 Mayıs 2008 tarihinde sahaya Madrid'den önce çıktı, organizasyon çerçevesinde. Oyuncular taç çizgisinin sağ ve soluna, birbirlerine bakacak şekilde, bir geçiş koridoru oluşturarak dizildiler, Rijkaard da saha kenarında, bekliyorlardı Madrid'i. Çok acıydı, Xavi ve kaptan Puyol en önde, karşı karşıya, Madrid'i alkışlayacaklardı hüzünlü yüzlerle. Raul çıktı tünelden ve diğerleri, ilk Frank ile selamlaşıldı ve sırayla devam etti kutlama.



İçlerinden biri, karakter yoksunu bir Arjantinli, Fernando Gago, hiçbir oyuncunun elini sıkmadığı gibi, Messi'ye de laf ve bakış atıyordu. Buna karşın Barcelona büyük bir olgunluk ve dimdik bir duruşla rakibini kutlamayı başarmıştı ama onlar, tahammülsüz olanlar, bunu gerçekleştiremediler. Gago denilen zavallı, gecenin güzelliğini çalıyordu.





Görüntüler: http://www.youtube.com/watch?v=psLBR6xqAKs&feature=PlayList&p=F90EE65FB6E3BA8D&playnext_from=PL&index=0&playnext=1

Kahroldum, yumruklarım sıkılıydı, Messi'nin düşen yüzüyle yere yığıldım, bedenim zayıf ve benim içten yanmalı mekanizmada hüzün dönüşemiyor öfke enerjisine, duvarlar boyu yıkıldım.

Oysa Katalanlar ayaktaydı hala!

FC Barcelona, Laporta, Xavi, Puyol, Messi ve Katalanlar, bu sahneyi asla unutmadı, gözlerinin önünden bir an olsun ayrılmadı o an, koca bir yaz boyunca. Tekrar tekrar izlediler bu sahneyi ve intikam için yemin ettiler. Sadece bir yıl sonra ve burada, Gago gibilerin evinde, intikam soğuk servis edilen bir yemek olarak hazırlanacaktı Barça tarafından, 2 - 6.



Iniesta, maçın 68. dakikası içinde kendi kalesine doğru topu sürerken bir anda Cruyff dönüşüyle iki oyuncuyu geride bırakıp oyunun yönünü hücuma çeviriyordu. Çalımı yiyenlerden biri Gago'ydu, ellerini iki yana açıyor, arkasına dönüp bakma gereksinimi bile duymuyor ve Tanrı'ya ne suç işlediğini soruyordu, acizlik hali en üst seviyedeydi ve çok acı veren bir ceza, işkence çekiyor gibiydi sahada.



Barcelona, Rijkaard'la 2. defa başlattığı futbol devriminde, duraklama hatta çöküş devrine girmişken, Katalanları dirilten, yeniden ve yerlerinden doğrultan, bu kutlama olayı olacaktı. Ve tarihin en güzel günleri yaşanacaktı Katalunya'da.

Fotoğrafın ikinci kahramanı Gago'dan tekrar Raul'e dönelim. Onun hikayesi pek çok yönden Galatasaray efsanesi Hakan Şükür'ünkiyle benzeşir. Raul'un babası ezeli rakibi tutar, sıkı bir Atletico taraftarıdır. Yıllarca Madrid'in hücum hattında Raul kalıcı, yanında yer alacak oyuncu geçicidir. Morientes gider Ronaldo gelir, Ronaldo gider Van Nistelrooy gelir, Ruud gider Higuain gelir. Hiçbir zaman sorunun Raul'de olduğu düşünülmemiş, düşünülse de Raul gönderilememiştir. Soyunma odasının sahibi gibi davranır, bazı zamanlar kulübün sahibi gibi davrandığı da olmuştur. Ronaldo'nun oynatılmaması gerektiğini teknik adama ileten, Capello'nun kovulmasına ön ayak olan, takımdan ayrılan pek çok futbolcunun arkasından salladığı bir adamdır Raul. Real Madrid'in ta kendisi diye tanımlanan, tapılan, Madrid'in ruhu olarak kabul gören Raul'un çok sevdiği kulübünü ayrılmakla tehdit etmişliği bile vardır, yedek kalmayı hazmedemeyip. İspanyol Milli Takımı'nın tarihinin en iyi dönemi -1 Dünya Kupası, 1 Avrupa Şampiyonluğu- Raul'un artık kadroya alınmadığı ve Barcelonalıların çoğunluğu sağladığı ve felsefelerini uygulama şansı buldukları günlere denk düşer, asla tesadüf değildir. Sus işareti sevimsizliğinin dışavurumudur. Raul'un çok da bilinmeyen, satır aralarına gizlenen karanlık tarafıdır tüm bunlar.



Yolun sonuna geldi. Mourinho, iki Madrid efsanesini -Guti ve Raul- gözünün yaşına bakmadan kapıya koymak üzre! Zaman ve endüstriyel futbol kimseye acımıyor ve günahlardan arınmak hiç de kolay değil! Kirli de olsa en azından bir ruha haiz olan Real Madrid'in, Raul'u terk edip masum öpüşmelerin prensi Casillas ile krallığını devam ettirme kararı, tutkulu bir aşkın sona ermesinden çok, seviştikten sonra uyuyup, sabah yatakta bulunamayan sevgiliyle ayrılmaya benziyor. Ömür boyu sözleşmeler önerilen -belki de imzalayan- Raul, ölüm daha sarılmamışken yakasından, nefes alırken, mezarı kazılıp, tabuta konulmak isteniyor. Bayrak yarıya indiriliyor, adamlık sorgulanıyor. Son 7 yılın başarısızlık tablosunun ressamının Raul olup olmadığı tartışılıyor, eğer 2003'te ayrılmış ve bunun sonucu olarak kulüp üzerindeki etkisini sönümlemiş olsaydı Real Madrid, Katalanların tarihlerinin en güzel günlerini yaşamalarına seyirci kalır mıydı, bilinmez. Bilinen bir şey varsa eğer o da Raul'un Real Madrid dışında bir takımın formasını taşıyacak oluşu, geride bıraktığı epik öykülerle süslenecek bir futbol yaşamı ve virüsü temizleyen Mourinho'nun huzurlu başlangıcı.

Mourinho'yu getiren zihniyetin başarıyı Raul'e tercih edeceği belliydi, bunu en iyi bilmesi gereken Raul'un zamanında ayrılmamış olması ya başka yerde daha çok para kazanamayacak olmasından ya da bağlılığındandı ancak görünen o ki yanlış yaptı ve Real Madrid, kendisine yakışır bir biçimde, ruhunu, Raul'unu, satmak üzre!

17 Temmuz 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: