08 Temmuz 2010

Dünya Kupası Finali'nde, kaptan Puyol



Finale en çok yakışan adam, golü de atarak, gemisini kurtaran kaptan edasıyla terk etti sahayı. Kazanmadığı başarı kalmayan, kariyerinde sadece Dünya Kupası olmayan bir adam, büyük oyuncu, Carles Puyol Saforcada.

Bir an Santiago Bernabeu'de attığı golü anımsadım. Kolundan çıkardığı bandı, Katalan bayrağını sallıyordu Krallık yanlılarına. Ekrandan göründüğü şekliyle de aynı taraftan gerçekleşmişti gol. 6 - 2 biten tarihi zaferin kritik golüydü, FC Barcelona'yı Real Madrid karşısında öne geçiren.

Camp Nou'da geç de olsa Eto'o'nun golüyle 1 - 0 öne geçilen El Clasico'da da en yükseğe zıplayıp kafayı vuran ve topu Eto'o'ya ileten oydu.

Ve şimdi, bir başka golü tarihe yazdırıp tarihin kendisi oluverdi. Aslolan belki de attığı gol değil, golden sonra gelişen bir ceza sahası önü pozisyonunda üst üste iki defa Almanların şutuna göğsünü siper eden, savunma sanatının en güzel yanlarını sergileyen ve karşıladığı topu taca kadar kovalayan, bitmek tükenmek bilmeyen enerji, hırs, liderliğiydi. Kollarını iki yana açarak sağladığı motivasyon anları bile takım savunması adına önemliydi.

İsmini Barcelona'nın kurucularından birinden alan, kaptan, Katalan, hak ettiğine bir adım daha yaklaştı. Futbol hayatının sonunda, Xavi gibi.

Bir kulüp, FC Barcelona, bir ulusa önce Avrupa Şampiyonluğu'nu getirdi ve şimdi de Dünya Kupası'nda Final oynama şansı. 2008 ve 2010, sadece 2 yıl arayla dünyanın zirvesinde olabilmek gibi erişilmesi zor bir başarıyı gerçekleştirmek üzereler. Aradaki seneyse 6 kupa içeren, yeryüzünün gelmiş geçmiş en güzel futbolunu oynayanların fiestasıydı.

İlk 11'de Puyol, Pique, Sergio, Xavi, Iniesta ve Pedro, yedek bekleyenler Valdes, Reina ve Cesc, 9 oyuncu La Masia'dan, bir de David Villa, bu denli bir etkisi var Barça'nın ve İspanya Futbol Tarihi'ni yeniden yazıyorlar açıkça. Capdevilla'nın da Katalan Milli Takımı'nda oynadığını ekleyelim.

İspanya, FC Barcelona'nın kötü bir kopyasıydı, Messi farkıyla. Bu bile yeterliydi finale gelmek adına. Finalin diğer tarafıysa Hollanda, FC Barcelona'nın yaratıcısı Johan Cruyff'un ülkesi. Barça, onun tanımıyla Hollanda tekniğiyle Katalan ruhunun birleşimi. Kulübün başarı öyküsünün, Dünya Kupası'na yansıması da denebilir buna, yaşasın Total Futbol!

Eski bir Barcelonalı Diego'nun intikamı da çok gecikmeden alındı Panzerlerden.

Puyol şöyle diyordu Eylül 2009 Goal dergisi röportajında;

"Bir gün Katalunya bağımsızlığını elde edecek ve o zaman ben sadece Katalan Milli Takımı için forma giyeceğim ama bu politikacıların işi, benim kendime ait fikirlerim ve düşüncelerim var. Şimdiye kadar İspanya Milli Takımı'nda görev verildi ve ben bundan gurur duyuyorum. Sahada politika olmaz, sadece futbol olur. Biz İspanya Milli Takımı olarak tek bir kimliğe sahibiz. Geçen sene kazanılan Avrupa Şampiyonluğu'nun Barcelona ve diğer Katalan şehirlerinde de kutlandığını çok iyi biliyorum."
İspanya Milli Takımı'nın kaptanı neden Casillas bilmiyorum, hiyerarşi olarak Puyol'dan önce seçilmiş olabilir. Bir nevi Tuncay, Emre & Arda vakası. Bir başka olasılık da İspanyol, Katalan ya da Real Madrid, FC Barcelona arasında yapılan tercih denilebilir. Bence Puyol kaptan olmalıydı, ister miydi bilemiyorum böyle bir röportaj verdiğine göre. 2009 CL Finali'nde FIFA sarı bir band takmasını istiyor kaptanlardan, Katalan Bayrağı üzerine takıyor mecburen ve maç bittiği an yaptığı ilk şey o sarı bandı çıkarıp Katalan Bayrağı'nı dosta düşmana göstermek olan bir adam, Barcelona sevdalısı ve futbol tarihinin en büyük savunma oyuncularından biri kanımca.

Finalde kazanırlarsa kupayı Casillas kaldıracak, gönlümde ve hayalimdeyse, asıl hak eden, her şeyi hak eden, gerçek kaptan, ruhani lider Katalan Puyol'un ellerinde gökyüzüne yükselecek Dünya Kupası.

8 Temmuz 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: