29 Mayıs 2010

Hiddink ve Beklentiler



Kaleciler: Volkan Demirel, Sinan Bolat, Onur Kıvrak

Bekler: Gökhan Gönül, Sabri Sarıoğlu, Hakan Balta, Caner Erkin

Merkez Savunmacılar: Servet Çetin, Gökhan Zan, Emre Güngör, İbrahim Toraman

Merkez Orta Sahalar: Emre Belözoğlu, Hamit Altıntop, Mehmet Topal, Nuri Şahin, Marco Aurelio, Selçuk İnan

Kanat Oyuncuları: Arda Turan, Tuncay Şanlı, Nihat Kahveci, Colin Kazım, Volkan Şen, Ozan İpek, Mevlüt Erdinç

Santrforlar: Semih Şentürk, Sercan Yıldırım

Aklıma ilk anda gelip genel kadroda olması gereken isimler kanımca bunlar, 26 kişilik bir liste. Oyuncu performanslarına göre mutlaka ekleme ve çıkarmalar olacaktır. Kayserispor'daki haliyle Mehmet Topuz misal ya da kendini tekrar futbola adayan Necati Ateş.

Kaçırılan yığınla da oyuncu var. Mesut Özil, Serdar Taşçı, Gökhan İnler, Eren Derdiyok gibi. Biraz da oyuncuların tercihi bu yönde, saygı duymak gerekiyor.

Listeye göre takımın temel eksikleri rahatlıkla görülebiliyor. Merkez savunmacı ve Santrfor bölgesi ilk göze çarpanlar. Özellikle nereden ve nasıl stoper bulunacak ya da elde bulunan oyunculardan nasıl verim elde edilecek, zaman belirleyici olacak. Rijkaard da Hiddink de Türkiye'ye gelirken en ciddi referans Euro2008'de üçüncü olan bir oyuncu topluluğunun varlığıydı sanırım. Rijkaard biraz da felsefesi gereği bazı oyuncularla uyumsuzluk yaşadı, Hiddink daha taktisyen biri, mantalite ve sistem değişkenlikleri sağlayabilir, mutlak bir top hakimiyeti, pas futbolu uygulaması görmememiz de olası.

Hiddink'in Rijkaard'a göre bir şansı var elbette, seçme olasılığı çok. 26 kişilik listeyi 40 oyuncuya kadar çıkarabilir kanımca, deneme yanılmalar görülecektir. Egemen Korkmaz, Serkan Balcı, Sezer Öztürk gibi isimler ya da hiç bilinmeyen genç adaylar.

Sahaya yayılma şu an en az ilgilenilen konu olmalı Guus için. Takımın en etkili 2 bölgesinin merkez orta saha ve kanatlar olduğunu görüp, bu bölgeden en çok oyuncuyu seçebileceği bir sistem üzerinde durması mantıklı duruyor. 4 - 3 - 3 düşünelim, 3 merkez orta saha, 2 kanat ile 5 oyuncu seçme şansı sunuyor. 4 - 4 - 2'de bu sayı dörde düşüyor üstelik santrfor mevkinde kalite sorunu var. 4 - 3 - 3 varyasyonları da olabilir 5 oyuncu seçme şansı sunmasından ötürü. 4 - 2 - 3 - 1 gibi. Arda, Tuncay ve Hamit'i aynı anda sahada tutabilecek bir yayılım, hatta iyi bir Nihat'ı. Gerisi boşlukları doldurma gibi olacaktır.

ABD maçı sonrası ekleme;

Üzülerek söylüyorum takımın en kötü isimleri hep Galatasaray'dan ve savunmadan. Sabri, Servet, G Zan, Çağlar ve Topal. Çağlar'ın 2 pozisyonda kaleciye dönmesine çok kızdım, böyle bir alışkanlığı var sanırım, düşünmeden geri pas yapıyor, özgüven eksikliğinin de etkisi olabilir. Oyun zekası üst düzey gibi de gözükmedi. Sabri'ye de çok umut bağlamamak gerekiyor, bundan daha iyi olabileceğini zannetmek hayal olur. Servet ve G Zan için uyum, kademe, çabukluk, pozisyon alma gibi pek çok eksiklik dile getirilebilir.

Tüm bunların yanında Arda gibi olağanüstü bir oyuncu da var kadroda. Diğer iki olmazsa olmaz isim Hamit ve Tuncay. Arda'nın Tuncay'la etkinliği de artıyor. Tuncay ve Hamit'in topu üçüncü bölgeye taşıyabilme yetenekleri de önemli bir artı. Savunmadan uzun oynandığı zaman, hava topunu indiren, çok iyi saklayıp bir de dağıtabilen Colin Kazım da çok faydalı, sistem içersinde çok üretim sağlayan bir oyuncu. Emre zorlandı, biraz da yalnız kaldı o bölgede. Fenerbahçe'nin neden lig yarışında sonuna kadar gidebildiği sorusunun cevabını Emre üzerinden yapmak olası.

Daha önce de belirttiğim gibi Arda, Hamit ve Tuncay olmazsa olmaz. Emre ve Aurelio bu üç isimden sonra kadroya yazılma önceliği olan diğer iki isim. Colin Kazım ve Sercan arasında bir seçim olacaktır maçlara göre. Geriye kalıyor 5 oyuncu. Volkan ve G Gönül kanımca kesin. Kaldı 3. H Balta da olacaktır sol bek bölgesi için, başka olasılık göremiyorum. 2 stoper, çabuk ve çevik, hamleli, kademe bilen, pozisyon alan, markaj yapabilen, az çok top yapabilen 2 stoper, yok malesef yok.

Çağlar dışında yer alan tüm yorumlar genel içeriklidir, sadece bu maçın özelinde değil sonrasında yazıldılar, yanlış bir anlamaya -saha performansı gibi- mahal vermemek adına söylüyorum- bu ince çizgiyi ayırt etmek gerekiyor okuma esnasında.

29 Mayıs 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: