14 Mayıs 2009

Rei De Copes, 25



Katalanların 25. Kral Kupası, Puyol'un ellerinde yükseldi. Bu kupayı en çok kazanan takım olma unvanını da eline geçirdi FC Barcelona, önemliydi ve bir anlam taşıyordu kupa, sadece 2008 - 2009 sezonunda hedeflenen kupalardan biri olması dışında.

Kral'ın elinden alınıyor olması, ismi, Katalanlar için bu kupayı çok değerli kılıyordu ve Onlar, bir Kupa Takımı olan Barça'nın yine zafere uzanacağına inanıyorlardı Kral'ın önünde, seyrinde. Sallanan sarı - kırmızı Katalan bayrakları, Barcelona formasının kendisi, Onlar'ın sesi, kulağı, eli olabilmenin adı Barcelona'nın sahadaki varlığı, Puyol'un et kemik hali, mücadelesi, bu inanışı anlatıyordu İspanya'ya.

Oyuncu değişikliklerinde Kaptan'ın oyundan çıkan oyuncuları onurlandırması, 11 yıl sonra sona eren hasretin tribüne yansıyışı, Bilbao taraftarının bağlılığı, oyuna katılan estetik, gecenin güzel ve akılda kalan anlarıydı.

Katalanlar oyunun başında ciddi bir bocalama evresi geçirse de, maçın 25 - 65 dakikaları arasında temel oyun felsefesini sahaya yansıtmayı başardılar. Bunda oyuna kötü bir başlangıç yapan Busquets'in önemli katkısı oldu. Pas akışkanlığını sağladığı an, oyun hız kazandı, Xavi, Messi, Alves ile sağ koridordan, Keita, Eto'o, Puyol ile de sol koridordan derinliğe dönüştü. Oyunun sıkıştığı ilk bölümde ise Pique'nin topla çıkışları, önemli bir kazanımdı Barcelona adına. Gol de benzer şekilde, Toure'nin topla ilerlemesi ve güzel şutuyla geldi.

Toure bu sezon övgü konusunda en çok hakkı yenen oyuncu. Sebebi ise çok yalın, Xavi ve Iniesta ikilisinin, futbolu sanat haline dönüştürmeleri. Bir dönem Premier League'de mühiş bir dominasyon sağlayan Arsenal'ın temel yapı taşı Viera'ydı, aynısını Yaya Toure için de kullanabiliriz. Bu sezon en çok gelişme kaydeden oyuncu açık ara, ayrıca Patrick Viera'nın Arsenal'deki halinden daha iyi konumda şu an ancak sanatçıların gölgesinde kaldığı da bir gerçek. Fiziksel yapısı, gücü ve tekniğiyle savunmanın merkezinde de çok başarılıydı hem Chelsea hem Bilbao maçlarında. Drogba'ya karşı gösterdiği direnç, Iniesta'nın golünün habercisiydi kanımca.

Toure'nin golünden sonra, üzerinden baskıyı da atan oyuncular, yerden kısa paslarla, üçgenler kurarak rakip sahaya ilerleyen gerçek oyun kimliklerine döndüler. Messi ve Xavi önderliğindeki bu anlayışa, Sergio ve Alves'in katılımları, Bojan'ın gol bölgesindeki etkenliği de eklenince, ortaya yine 4 gol ve güzel futbol çıktı. Bojan'ın bu yaşta kendine olan güveni, vuruşu, O'nu hazırlayanların, altyapının, Kaptan Puyol'un O'nu sahadan çıkarken onurlandırışının sonucuydu.

Samuel'ın kaçırdığı goller saç baş yoldursa da, pozisyona girme arzusu önemliydi.

İlgi çeken bir başka nokta, daha önceki yazılarımda da belirttiğim Barça savunmasının merkezinin kanatlara açılarak oynaması ve böylelikle pas açısı oluşturmalarıydı, dün gece bunu çok abarttılar. Öyle ki, kale atışlarında, kaleci korner direğine kadar açılan savunma oyuncularına pas verdi. Barcelona'nın futboluna kattığı bu anlayış bile ayakta alkışlanmayı, övgüyü, kupaları hak ettiğinin en güzel göstergesiydi dün gece.

Sakat oyuncular da bu güzel anı yaşamak üzere oradaydılar, Iniesta'yı aradı gözlerim ama yakalayamadım ekranda. Başkan Laporta'nın babacanlıktan öte arkadaş tavrıyla, Katalan çocuklara sarılması da, çok hoştu.

Katalanlar, bir kez daha alın teriyle, hak ederek, tırnaklarıyla toprağı kazıyarak, oyunu en güzel şekliyle oynayarak, ezeli rakibi gibi Krallık, Franco yardımına gereksinim duymadan, yeni bir kupaya, 25. Kral Kupasına uzandılar.

Kaldı 2 Kupa, önce hafta sonu, 17 Mayıs'ta Mallorca'da, sonra 27 Mayıs'ta Roma'da, Kaptan Puyol'un ellerinde yükselen kupalar görmek umuduyla.

Bir not düşeyim, Mestalla'nın atmosferi büyüleyici, Aslantepe bu stad baz alınarak tasarlansın isterdim açıkcası.

14 Mayıs 2009

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: