14 Aralık 2008

Bir Kulüpten Daha Ötesi - més que un club



Katalanlar'ın devleti, milli marşı yoktur, onları bir araya getiren tek olgu FC Barcelona'dır. Bayrakları vardır, sarı ve kırmızı yan yana dalgalanır. Her maç öncesi 'El Cant del Barça' söylenir, tüm dünyaya Katalanca haykırırlar.

Onların devlet olma gibi bir istekleri de yoktur ama 'Katalunya İspanya değildir' de.

İspanya İç Savaşı'nda baskı rejimine direnenlerin son kalesi de Barcelona'dır. Direniş futbolla da devam etmiştir, Katalanca'yı yasaklayan Franco'ya rağmen önce 'Les Corts'da sonra da 'yeni stad' Camp Nou'da konuşurlar dillerini ve onların milli takımı FC Barcelona, onlar için bir kulüpten daha öte olan şey, onlar için oynar yıllarca reklam almadan formasına. Kutsal formaya UNICEF yazdırır çocuklar için, para almaz, öder.

Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanı'nda bağımsızlık, özgürlük, kurtuluş uğruna Türk halkının yaşadıklarını yazdıklarında da onlardan bir parça vardır ;

Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Onlar ki uyup hainin iğvâsına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Demir,
kömür
ve şeker
ve kırmızı bakır
ve mensucat
ve sevda ve zulüm ve hayat
ve bilcümle sanayi kollarının
ve gökyüzü
ve sahra
ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarının,
sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
onlar ağır ellerini toprağa basıp
doğruldukları zaman.

En bilgin aynalara
en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
Çok sözler edildi onlara dair
ve onlar için :
zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
denildi.




Zincirlerinden başka kaybedecek şeyi olmayanlar, bir şafak vakti karanlığın kenarından toprağa basıp doğruldular. O tarih, Katil Franco'nun takımında oynamam diyen ve belki de bu söylemiyle Barça'dan zorla kopartılan Di Stefano'ya gönderme yapan 'Sarı Fare' Johan Cruijff'un FC Barcelona'ya imza attığı 1973 yazıydı. O imza sadece bir kağıt parçasına, sözleşmeye, futbol oynamaya dair atılan bir imza değildi. Belki de Real Madrid'e el koyup, kulüp başkanlığına da Santiago Bernabeu'yu getiren Franco'nun ölümüne sebep olan ve FC Barcelona'nın, onların kaderini değiştiren bir simgeydi adeta.

Barça'nın 3-0 kazandığı bir kupa maçının rövanşında Franco'nun tehdit ve emirleriyle 11-1 yenilmek zorunda kaldığı Real Madrid günleri, orta saha çizgisini geçen Barça'lı oyuncular için ofsayt bayrağı kaldırılan günler geride kalmıştı.

Rivaldo'nun Santiago Bernabeu'de maçı 3-2'ye getirmesini kabullenemeyen hakemler, sahaya atılan onlarca yabancı madde de unutulmamıştı, saha dışında ne varsa Madrid adına vardı, Franco'dan bu yana süregelen bir kültürdü bu. O gece kaptan Guardiola'ydı.

Ve dün gece Teknik Adam Guardiola saha kenarında, Cruijff da her zaman olduğu gibi yarattığı bu takımı izlemek üzere tribünlerdeydi. Real Madrid'in başında da bir Barcelonalı vardı. Ramos Barça'da öğrendiklerini değil, 3 gün içerisinde Madrid kültüründen kaptıklarıyla sahaya sürmüştü takımını, hücum çabası yoktu.

Maçın başından itibaren özellikle Messi'ye yapılan kasıtlı faullerle sindirmeye çalıştılar Barça'yı, hakem de buna izin verdi. El Clasico'nun klasik Real Madrid'iydi bu. Oyunu soğutmalar, taç, korner, kale atışını geciktirmeler, Raul'un yardımcı hakemliği bile kurtaramadı bu rezil, karaktersiz oyun dışı anlayışı. 80 dakika kendi yarı sahalarına kapanarak ve sadece % 27 oranla topla oynayarak ayakta kalabildiler. Real Madrid olma sebepleri buydu zaten, oynayarak kazanamayacağını bilen bir takım ne yapması gerekiyorsa onu yaparak, sıradan bir takım gibi davrandılar, yakışan da buydu Madrid'e. Sakatlıklar olmasaydı da böyle karaktersiz oynayacaklardı, sadece isimleri farklı oyunculardan başka değişen olmayacaktı.

Oysa FCB önde Messi, Eto'o ve Henry, arkalarında Gudjohnsen, Toure, Xavi, en geride Dani, Marquez, Kaptan Puyol ve Abidal, kalede de Valdes şeklinde sahaya çıkıyordu. Iniesta'nın eksikliğinde görevini iyi yapamayan Gudjohnsen çıkana kadar ki süreçte Barça baskılı oynasa da etkili olamadı. Busquets'in oyuna girişi oyunun akışını değiştirdi. Sadece faul yapmakla görevli Real'li oyuncuların sarı kartlarının olması da ikinci yarıda farklılık yarattı Barça'nın hücumlarının etkinliği açısından.

Kaçırılan penaltı moralleri bozsa da, umutları tüketemedi, bu gece Real Madrid yenilecekti. Romalı asker görünümündeki Kaptan Puyol yükseldi ve hak edileni aldı, Barça öndeydi artık. 2. gol ve Messi, ilk golden sonra neler olabileceğinin habercisiydi aslında.

Cannavaro'yu, Real Madrid'i, anti-futbol'u, Casillas'ı, 5. hakem Raul'u, kasıtlı fauller yapan oyuncuları, bunu görev verenleri direğe çarptırarak attı Messi 2. golü, El Clasico'nun özeti de, fotoğrafı da bu andı. Gol sonrası sevinç görülmeye değerdi.



Katalanlar tarihinin en güzel futbolunu oynayan takımlarıyla gururlanarak ayrılıyorlardı Camp Nou'dan, gece bitmedi tabii, uykusuzluk, zafer ve bira sarhoşluğu bünyelerde dolaşıp durdu sabahın ilk ışıklarına kadar.

Puyol'un kutsal formasında vücud bulan Katalan ruhunun ve Johan'ın yarattığı göze hoş gelen, hücum eden futbol devriminin Pep & Messi önderliğinde yeniden yükselişine tanıklık etmek olağanüstüydü.

Bir kulüpten daha öte olan, kendi çocuklarını oynatan, isyanın takımı Barça, Franco'nun takımı, karaktersiz oynayan Real Madrid'i Camp Nou'un çimlerine gömdü, tarih olması gerektiği gibi yazıldı bir kez daha.

Onlar, kazandılar.

14 Aralık 2008

A. Eren Loğoğlu

2 yorum:

scapula dedi ki...

Demek ki her bir çığlık, bir sonraki gün yazılacak maç yazısının bir paragrafına denk geliyormuş...

Seninle El Classico izlemek büyük zevkti Eren; yalnız şurası kesin ki bundan gayrı yılda minimum iki kez seni rahatsız edeceğim.

Kişisel tarihimin gelmiş geçmiş en keyifli El Classico'su için sağol Eren'cim. Harika ev sahipliğin için de.

GırgbiЯ ! dedi ki...

eline, koluna, yüreğine sağlık...
ANTIMADRIDISTA