07 Kasım 2008

Avrupa Fatihi'ne Dönüşen Oyun Anlayışı



Yaklaşık 3 aydır bu oyun anlayışını anlatmaya çalışıyorum.

Rakip sahada basalım, baskı yapalım, top kazanalım, topa rakip sahada sahip olalım, daha çok sahip olalım, böylelikle rakibin bizim sahada paslaşmasını engellemiş oluruz, savunmamız rahatlar, kazanılan toplarda da yetenekli ayaklarla sonuca gideriz yeter ki sahamıza çekilip alan savunmasıyla rakibi beklemeyelim, topu savunmada kazanıp 70-80 metre hücum akışkanlığı yaratmak zorunda olmayalım, 4-2-3-1 oynayacaksak Arda-Lincoln-Kewell'dan birisini oynatmayalım vs...

Uzar gider oyun anlayışına dair olan bu yapıcı eleştiriler listesi.

Bu gece görüldü ki, bu eleştirilerin hepsinden pay çıkarılmış, Burak Dilmen'in Teknik Heyet'e katılmasının ya da oyuncuların kendilerinin inisiyatif almasının da etkileri olabilir tabi.

4-2-3-1 düzeniyle ama farklı, arzulanan, baskı yapan, pres yapan, ileride oynayan, topa sahip olan, yarı sahasına çekilmeyen, ilk toplara sürekli müdahale eden, olması gereken oyun anlayışıyla sahadaydık. Liverpool Modeli yazısında da anlatılan buydu. Böyle olunca Lincoln sırıtmadı aksine 2. yarı çok başarılıydı. Servet ve Emre Aşık, rakip oyunu bizim yarı sahamızda oynamadığından, bizim yarı sahamızda pas trafiği oluşturamadığından, ara ve duvar paslarına çok sık başvuramadığından, sıklıkla uzun ve geriden toplarla oynamak zorunda kaldığından, çok başarılıydı. Israrla, sürekli bunun vurgusu yapılmıştı, uygulamalı olarak bunu görmek inanılmaz sevindiriciydi. Sabri'nin 1-0 kazanılan Fenerbahçe maçındaki performansına yakın oyunu, sürekli baskısı, yine Ayhan'ın orta bölgede, geride beklemeyerek ve ileri çıkarak yaptığı pres, Arda'nın inanılmaz mücadelesi, presi, oyun aklı, Lincoln'le uyumu, Ümit Karan'ın hava topları ve ikili mücadelelerdeki etkinliği -kötü pas tercihleri de olmasa çok iyiydi diyebilirim- Baros biraz tutuktu ama mücadeleden kaçmadı asla, Meira tam bir ön libero gibi oynadı, alanını hiç boşaltmadı, baskıya katılmadı ve ön kesici görevini yerine getirdi, daha önceki maçlardaki basit top kayıplarına devam etti yine de, Lincoln 3'lünün ortasında ilk defa bu kadar etkiliydi, zaman zaman baskıya da yardımcı oldu, topu çok iyi sakladı, fizik gücü biraz daha iyi olsa, birkaç pozisyonu kendi değerlendirebilir ve skora adını yazdırabilirdi. Hakan Balta oyunun her iki yönünde de vardı, Arda'yı çok rahatlattı.

Baros----Lincoln---Arda
-------Ü Karan---------

şeklindeki hücum bölgesi oyuncu tercihleri bile oyun anlayışını inanılmaz etkiledi. Ümit Karan'ın mücadelesi, ona katılan Arda ve Baros, hatta Lincoln, arkalarından destek ekibi Balta, Ayhan ve Sabri'yle, zaman zaman Servet ve Emre'nin ön alana çıkışlarıyla rakibe olağanüstü baskı yapma şansına eriştik ve kazanılan topları iyi değerlendirdik. Kewell olsaydı ve bu 4'lüden biri oynamasaydı baskı yaparak, rakip sahada oynasak dahi bu kadar etkili bir futbol ortaya koyamayabilirdik. Maçın kısa özeti bu tabloda aslında.

Takım ileride oynadı, bloklar birbirine yakındı, geride beklemeyince uzaktan şutlar dışında çok pozisyon da görmedik kalemizde, maçın kırılma anı De Sanctis'in kurtardığı pozisyondu ilk yarıda.

Skibbe'ye bu gece oyun anlayışından dolayı hem çok kızdım, hem de teşekkür ettim. 3 ay önce, haftalardır eleştirildiği gibi, kendi inandığı oyun anlayışı yerine, Galatasaray'ın karakteristiğine, kadro yapısına uyan bu oyun anlayışını ve oyuncu tercihlerini sahaya yansıtsaydı şu an ligde 5 puan daha kredimiz olur, Şampiyonlar Ligi'nde de gruptan çıkma mücadelesi içerisinde yer alırdık.

Deplasmanda Benfica'yı yenmek çok güzel, darısı Fenerbahçe maçına artık. Bu oyun anlayışıyla devam edelim, zararın neresinden dönülse kardır, hataları kabul etmek, inandığı oyun anlayışının Galatasaray'a uymadığını görmek, kendi doğrularına ihanet etmek anlamına gelmez tam tersine olgunlaştığını, değişim gösterebildiğini, gelişime açık bir hoca olduğunu gösterir Skibbe'nin.

Bu oyun anlayışından bir sapma olmazsa hem oyuncu tercihleri hem de oyun planı anlamında, Skibbe'yle 5 yıllık sözleşme imzalansın, zira bazı oyuncularla da.

Sezonun en iyi Galatasaray'ıydı ve baskılı oyun anlayışından da beklenti bu yöndeydi açıkçası, en azından kendi adıma.

Teşekkürler Skibbe, alnından öpüyorum Arda, teşekkürler kaptanlar Ümit, Ayhan ve Galatasaray ruhunu sahaya yansıtan bütün oyuncular, teşekkürler stadda takımı destekleyen taraftar, teşekkürler bu takımı kuranlar.

7 Kasım 2008

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: