31 Ekim 2008

Bandırma'da Basketbol Dersi



Seyir zevki yüksek, kimi zaman sert kimi zaman stratejik ve kaliteli bir basketbol izledim, sonunda kazanan olmak bunlardan da önemliydi tabi ki takımlardan biri Galatasaray olunca. Futbol takımının aksine basketbol takımı geleceğe yönelik çok güzel izlenimler sunan oyunlar sergiliyor üst üste.

Kısa kısa oyuncu performanslarından ve bazı anlardan bahsedeyim.

2. periyotta kısa oyuncularımız 2 fast break'te 3'e 1 pozisyonlarda son pası yanlış adama verdiler, bir tanesinde de Zizic hücum faul yaptı sanırım trailer olarak gelmesine rağmen. Bu ve benzer bir kötü fast break hücumundan sonra Milojevic kazandığı bir savunma ribaundunun ardından tüm yarı sahayı geçti ve rakibin önüne geldiği anda sağına pasını vererek 2'ye 1'in sayı olarak değerlendirilmesini sağladı. Ders gibiydi kısa oyuncularımıza. Dejan oyun zekası çok yüksek bir oyuncu, Gurovic'e sol dipte hazırladığı bir 3'lük pozisyonu vardı yine. Teke tek oynadığı hücumlarda rakibin zayıf tarafından dönmesi, power forward için kısa olan boyuna rağmen yaptığı ribaundlarla, fast break'lere olan katılımlarıyla basketboldan ne kadar iyi anladığını gösteriyor. Tam bir saha içi koçu. Bu yıl Galatasaray'ın en büyük şansı Dejan Milojevic'in sahada olduğu anlar olacaktır.

Şundan da bahsetmek gerekiyor, TBL takımları kadrosunda 5 sahada ise 3 yabancı bulundurabiliyor. 2. periyotta bir ara kim giriyor kim çıkıyor anlaşılmaz bir hal aldı. NBA rotasyonundan farksızdı ama Murat Hoca'nın bu hamlesini de biraz abartılı buldum, her ne kadar zorunluluktan yapsa da. Bazı oyuncular 1 dk. yan yana oynadıktan sonra tekrar kenara geldi, 1 dk. sonra tekrar başka oyuncular girdi. Bu duruma biraz daha düzenleme gerekiyor. Banvit maçındaki taktiksel artılarımızdan biri 3. ve 4. periyodda Strickland'ı bu rotasyona sokmamak oldu. Bu sayede Graves, Zizic, Gurovic ve Dejan'dan büyük katkılar sağladık. Strickland'ın bu oyunculardan birinin sürelerinden çalması Galatasaray'ın zararına olurdu.

4. çeyrekte 62-76 öne geçmemizdeki en büyük pay oyun kurucu Cüneyt Erden'indi. Üst üste 2 uzun fast break pasıyla takımı çok iyi yönetmeye başlamıştı. Şut tercihleri konusunda da fena değildi. Ancak fark 14 olunca Coach'un doğal olarak oyunu yavaşlatalım isteğiyle organizasyon konusunda sıkıntı çekti Cüneyt. 24 saniye hücum süresinin en az 14 saniyesini kullanmak istiyordu Coach Özyer. Cüneyt ise 10 saniye içerisinde acele ve sayı olmayan 3'lük denemelerine girdi. Takım bir anda çözüldü, savunmada da drive'lara engel olamadık ve fark 1'e kadar düştü. Farkın açılmasının da azalmasının da sorumlusu Cüneyt Erden'di. Basketbolun kısaların oyunu olduğu ve guard'ın kadar konuşursun klişelerinin anlatımı gibiydi Cüneyt'in performansı. En büyük kadro sorunumuz da burada ortaya çıkıyor. Cüneyt'in dinlenmesini sağlayacak bir oyuncumuz malesef yok, Strickland hem yabancı rotasyonu hem de oyunculuk niteliği olarak yeterli gözükmüyor. Murat Kaya geldiğinde bu görevi üstlenecektir. Tufan Ersöz'ün de iyileşmesiyle kısa Türk rotasyonu tamamen aktif hale gelebilir ki buna çok ihtiyacımız var.

Hüseyin'in son tipi maçı kazandıran basketti, bu tür faydalarını çok göreceğiz sanırım sezon içerisinde çok süre almasa da, bir de bloğu vardı sayı kazandıktan sonraki Banvit hücumunda. Pota altı rotasyonumuz muazzam, Zizic'in özellikle hücumda çok silahı var, dış şutlar, pivot oyunları, pick'n roll sonrası devrilip pası alma kısaca ikili oyunları da çok iyi, savunması da hücumu kadar olmasa da iyi, ribaundlar konusunda başarılıydı her ne kadar caydırıcı bir center olmasa da. Cemal Nalga'nın savunmada kendisinden istenenleri yapması, size olarak rakip pota altı oyuncularıyla boğuşması Özyer için yeterli olacaktır bu sezon.

Erdem Türetken bu sezonun en önemli parçalarından. Rakip takımın oyun kurucusundan 4 numarasına kadar herkesi savunabiliyor, 2 ya da 3 hücum sayı ya da asistle bitirdiği mismatch'leri çok başarılıydı. Dış şutlarını da soktuğu gün çok önemli bir oyuncu haline gelecektir.

Son olarak Gurovic ve Graves'e değinelim. Çok özel iki oyuncu. Gurovic 3 numaraya göre uzun olan boyunun da etkisiyle birkaç defa el üstü şutlar denedi ve başarısız oldu, bunu asgariye indirip set hücumunda boş üçlükleri sayı yapsa daha çok katkı sağlayacak. Çok skorer bir oyuncu, elinin sıcak olduğu günler 25-30 civarı sayı atabilecek bir potansiyeli var. Graves de Zizic gibi hücumda çok yönlü ve bu takıma çok katkı sağlıyor. Bazı takımların özellikle penetresi olan kısaları durduramadığını ve böyle çok maçlar kaybettiğini basketbolu yakından takip eden pek çok kişi anımsar. Efes'in Zalgiris'e Tynus Edney yüzünden yenilişi ya da LA Lakers'in Iverson'ın, Parker'ın penetrelerini kendi guardlarının daha hızlı olamayışından dolayı durduramaları gibi. Graves bizim takıma böyle bir avantaj sağlıyor, potaya yüklenişi hem akıllıca hem de güçlü bitirebiliyor. Bunun yanında bir de şut silahı var. 4 ya da 5 numaranın screen'inden çıkınca 2 farklı silahı olduğu için de penetresini durdurmakta rakip takımlar zorlanıyor.

3 Yugoslav ekolünden oyuncusu olan bir takımın saha içinde pek çok şeyi doğru yapması kolaylaşıyor. Murat Özyer de bu sene set hücumları konusunda çok daha başarılı. Geçtiğimiz yıl oyuncu yapısı gereği fast break organizasyonu vardı ama daha iyi bir takım olacaksak -Phoenix Suns'ın ya da diğer bir deyişle Run'n Gun basketbolunun şampiyon olamaması- set hücumlarına ve savunmaya daha çok önem vermeliydik, öyle de oldu. Bu dönüşümden dolayı hocayı tebrik etmek gerekiyor, yanlışı görerek doğru bir organizasyon içine girmişiz, tecrübelendikçe 4. periyodları daha da iyi yöneteceğini umuyorum.

31 Ekim 2008

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: