05 Aralık 2007

Yeni Bayern Münih



Akdeniz insanı olduğumdan mı yoksa gönlümü zaten başka takımlara kaptırdığımdan mıdır bilemiyorum ama İspanya ve İtalya dışında herhangi bir ülkenin takımına sempatiyle bakamadım. Özellikle İngiliz ve Alman takımları hep sevimsiz, antipatik oldular. Transfer politikası, Almanya'da doğup büyüyen bir arkadaşımın ya Bayernlisin ya da değilsindir söylemi, Beckenbauer'in imparatorluğu görünümündeki sistemi gibi pek çok unsurdan ötürü Bayern Münih bu kümenin en daimi elemanı olmuştur.

Kafamdaki pek çok ön yargı, olumsuz düşünce, anti bakış açısı gibi durumlara rağmen dün izlediğim 'Yeni Bayern Münih' beni seyir zevki açısından çok etkiledi. Ribery'nin bu düşüncemdeki etkisi elbette gözardı edilemez ancak takım olabilmek, mevkilerinin en iyi oyuncularıyla değil birbirlerini en iyi tamamlayan oyunculardan -doğru oyunculardan- kurulu olmak gibi her başarıyı arayan takımın felsefesi olmalı anlayışını uygulamasından dolayı Bayern'in etki bıraktığını söyleyebiliriz. Fenerbahçe sanırım bu anlayışın en başarısız örneklerden biridir, bunu da ek olarak söyleyelim.

Dünkü maçın ışığında 'Yeni Bayern Münih'in futbola nasıl bir seyir zevki getirdiğini, neleri doğru yaptığını irdelemek istiyorum.

Kadro ve diziliş şu şekilde idi :

----------------------Kahn--------------------------
Lahm-------Lucio----------Demichelis------Jansen
------------Van Bommel---Zé Roberto-----------
Schweinsteiger------------------------------ Ribéry
------------------Toni----Klose---------------------

Lahm hücum yönü, Jansen savunma yönü daha kuvvetli 2 bek, birbirlerini bu konuda tamamladıklarını rahatlıkla görebiliyoruz. Jansen'in uzun boyu ile 3. stoper olarak da savunmaya ciddi bir katkısı var. Lahm'in disiplinli bindirmeleri ile hücum varvasyonlarına katıldığını da söyleyelim. Lucescu'nun bu başarılı uygulamayı -bir bek hücum bir bek savunma- zaman zaman Capone ile Galatasaray'da da yakaladığını hatırlamaktayız. Lucio ile devam edelim. Bayern'in ülkenin en iyi oyuncularını toplama politikasının sonucu da olsa Lucio çok özel bir savunma oyuncusu. Rakibin doğru bir dizilişle uyguladığı alan savunmasını kırabilmenin en akılcı yolu stoperlerinizin topla ilerleyerek oyuna katılmasıdır. Popescu'nun toplu çıkışlarından sonraki verdiği paslarla açılan oyunu hatırlıyoruz burada da. Lucio bu katılımı en iyi uygulayan oyuncu sanırım tüm dünyada ve onun da tamamlayıcısı savunma yönü kuvvetli ve çabuk bir oyuncu olan Demichelis. Her 2 oyuncu da hamleli, pozisyon alma önsezine sahip, duracağı yeri bilen, alan ve markaj savunmayı değişerek oynayabilen oyuncular. Tüm bunların yanında Bayern'in Sagnol, Van Buyten, Ismael gibi 3 önemli savunma oyuncusu daha var.

Orta sahada oyunu dikine oynayan, çok koşan, disiplinli Schweinsteiger sağ bölgede görev yapıyor. Ancak Ribery ile yaptıkları bölge değişiminin de takıma hücum açılımları anlamında büyük katkıları var. Sağ iç, sol iç gibi kavramlarla ifade edilebilen daha çok kanat -çizgi- oyuncusu gibi değil de orta saha gibi oynamasının da kalabalık orta saha, alan paylaşımı açısından takıma olumlu etkileri var. Ribery'in hem sol hem sağ hem de sahanın orta bölgesini kullanarak sürekli oyunu dikine oynama isteği takımın en büyük hücum silahı olarak gözüküyor. Hız, çabukluk, teknik anlamında pek bir eksiği olmayan Ribery'in dripling özelliğini de çizgide kullanarak takımın bu yönden eksik kalmamasını sağladığını da unutmayalım. Ribery'in bu son transfer hamlesiyle futbolun en önemli oyuncularından biri olacağını görmemek de olmaz sanırım. Bu Ribery'in kötü karakterli olduğu ya da Galatasaray yönetiminin büyük bir hata yaptığı gerçeğini değiştirir mi, elbette değiştirmez. Ama kaçan balığın ne kadar büyük olduğunu bir kaç yıl içinde daha açık bir şekilde anlayacağız. Her 2 bölgede yine bir tamamlayıcılık var kısaca Ribery ve Schweinsteiger'in özellik ve oyun anlayışlarından dolayı. Orta sahanın ortasında Van Bommel ve Ze Roberto, topun oyuna dağılımı, savunmanın önünü kapatma, top çalma gibi uygulamaları başarıyla uygulamalarını yanı sıra birbirini tamamlayan özellikleriyle de çok başarılı oyuncu seçimleridir. Van Bommel uzun toplarla oyunun açılımını sağlar iken, Ze Roberto da çalım yeteğini kullanarak kısa driplingler ile topu ileri alana sürüklemektedir. Ze Roberto'nun savunma yönü zayıf olmasına rağmen Van Bommel ve Schweinsteiger'in savunma yönleri takımın bu anlamda olumsuz etkilenmesinin de önüne geçmektedir. Ze Roberto'nun yaşına rağmen çalışkan bir oyuncu olduğunu da belirtelim. Ribery'den dolayı oluşan savunma zaafiyeti de hem arkasında oynayan bek ile hem de o alana kayan Van Bommel ya da Ze Roberto ile kapatılmaya çalışılmaktadır. Ribery'nin oyunun savunma yönüne katkısının da arttığını söylemek gerekir. Sosa ve Hamit gibi 2 önemli yedek oyuncu da zaman zaman katkılar sağlayacaktır. Dün kısa bir süre oynamasına rağmen Hamit'in orta sahaya getirdiği savunma ve hücum dinamizmini unutmamak gerekir. Adam geçebilen, sert ve isabetli şutlar atabilen, özellikle orta bölgede çok başarılı işler yapan Hamit'in bu takımın sahaya çıkacak 11 dışı ilk oyuncusu olacağı söylenebilir.

Gelelim forvet bölgesine. 29 ve 30 yaşında -bir forvet oyuncusunun veriminin en yüksek olacağı yaşlar- iki oyuncu Klose ve Toni. Kıskanılacak bir ikili. Yine mevkilerinin en iyileri değilller dünyada ama o kadar farklı özellikleriyle birbirlerini tamamlayacaklardır ki, Henry-Eto'o'dan daha verimli bir ikili olacaklarını öngörmek yanlış olmaz. Bitirici, dağıtıcı, gezgin, duvar olabilen, top tutabilen, kafa vuran bir Toni ile yüksek zıplayan, son vuruşlarda rahat, doğru yerlerde bulunan, çalım atabilen, yine gezgin bir Klose. Olağanüstü bir tamamlayıcılıkla karşı karşıyayız. Podolski'nin hız özelliğinin de zaman zaman kullanılacağı dönemler olacaktır.

'Neu Bayern Munchen' hayırlı uğurlu olsun dünya futboluna. Bu yılın seyir zevki en yüksek ve aynı zamanda en başarılı takımlarından biri olacaklardır. Bize düşen de bu seyir zevkini yaşamak sanırım. UEFA Kupası'nda karşımıza çıkmadan elenmelerini de dileyelim.

12 Ağustos 2007

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: