05 Aralık 2007

Michael Jordan



'NBA Hardwood Classics' sözünü bir şekilde hayatımın herhangi bir yerinde ve zamanında işitsem, görsem, hep bir sahne canlanır zihnimde. Yönetmen olsaydım eğer, bir basketbolcunun belgeselinin son sahnesi o olurdu. Şair olsaydım eğer, bir basketbolcunun otobiyografisinin son mısrası o olurdu. Bir basketbolcunun kariyerini sanatsal bir sahneyle bitirmesi olağanüstü olmalı, o anı orada yaşamak isterdim. Perdeyi de kapatan, dekoru da toplayan bir tiyatrocu edasıyla sergilenen son bir performans -aslında sondu ama retired kelimesi ona yakıştırılamadığından hiç sonlanamadı performansı- son The Beatles konserinde John Lennon'un elleri havada sahneyi terk ettiği bir an gibi...

Kimden bahsettiğimi hepiniz biliyorsunuz sanırım. Türkiye'de bir kuşağın basketbolu sevdiği unsur Beyaz Gölge dizisidir, bir başka kuşağın basketbol sevgisi de bu bahsettiğim kişinin kendisidir. (biraz da Petar Naumoski)

NBA.com history bölümünde onun sayfasının ilk cümlesinde şu yazar :

"By acclamation, Michael Jordan is the greatest basketball player of all time" Bu cümleden daha ötesi de olamaz sanırım, tüm zamanlar, geçmiş, şu an ve gelecek. Geleceği kapsamına alabilecek kadar büyük, en büyüktür Michael Jordan, kazanmanın eşanlamlısıdır bu oyunun sınırları içinde.

"By acclamation, Michael Jordan is the greatest basketball player of all time. Although, a summary of his basketball career and influence on the game inevitably fails to do it justice, as a phenomenal athlete with a unique combination of fundamental soundness, grace, speed, power, artistry, improvisational ability and an unquenchable competitive desire, Jordan single-handedly redefined the NBA superstar. Even contemporaneous superstars recognized the unparalleled position of Jordan. Magic Johnson said, "There's Michael Jordan and then there is the rest of us." Larry Bird, following a playoff game where Jordan dropped 63 points on the Boston Celtics in just his second season, appraisal of the young player was: "God disguised as Michael Jordan."

NBA The Greatest 50'de yer alan 2 efsane oyuncu da ondan 'Michael Jordan ve diğerleri', 'Tanrı Michael Jordan kılığındaydı' şeklinde bahsetmiştir. Larry Bird'in bu sözüyle 'Tanrı'yı yendim, ben en büyüğüm'ü kastettiği de rivayet olarak dolaşır. (MJ Boston'la oynanan bu playoff maçında 63 sayı atmış, ancak maçı Boston Celtics kazanmıştır)

Michael Jordan'ın kariyerinden uzun uzadıya bahsetmeyeceğim. Kısaca MJ'i MJ yapan olayların üzerinden geçsek yeterlidir sanırım.

1984 yılında North Carolina'yı son anlarda attığı basketle şampiyon yapması ve Chicago Bulls tarafından 3. sırada draft edilmesiyle kariyerine başlar Jordan. Houston ilk sıra draft hakkını Hakeem Olajuwon'dan ve Portland da bir yıl önce SG poziyonuna 14. sıradan Clyde Drexler'ı draft ettiği için 2. sıra hakkını Sam Bowie'den yana kullanmıştır. 5. sıradan Charles Barkley ve 16. sıradan da John Stockton draft edilmiştir. MJ'in kariyerinin şekillenişinde oynadıkları bu rollerden ötürü Houston ve Portland'a teşekkür etmek gerekir.

MJ'in sayı/asist/reb ortalamaları, ödülleri, rekorları yerine, onu en büyük yapan playoff serüveniyle devam edelim ;

1985 -- lost to Milwaukee, 3-1, first round
1986 -- lost to Boston, 3-0, first round
1987 -- lost to Boston, 3-0, first round
1988 -- defeated Cleveland, 3-2, first round
lost to Detroit, 4-1, conference semifinals
1989 -- defeated Cleveland, 3-2, first round
defeated New York, 4-2, conference semifinals
lost to Detroit, 4-2, conference finals
1990 -- defeated Milwaukee, 3-1, first round
defeated Philadelphia, 4-1, conference semifinals
lost to Detroit, 4-3, conference finals
1991 -- defeated New York, 3-0, first round
defeated Philadelphia, 4-1, conference semifinals
defeated Detroit, 4-0, conference finals
defeated LA Lakers, 4-1, NBA Finals WON NBA CHAMPIONSHIP
1992 -- defeated Miami, 3-0, first round
defeated New York, 4-3, conference semifinals
defeated Cleveland, 4-2, conference finals
defeated Portland, 4-2, NBA Finals WON NBA CHAMPIONSHIP
1993 -- defeated Atlanta, 3-0, first round
defeated Cleveland, 4-0, conference semifinals
defeated New York, 4-2, conference finals
defeated Phoenix, 4-2, NBA Finals WON NBA CHAMPIONSHIP
1995 -- defeated Charlotte, 3-1, first round
lost to Orlando, 4-2, conference semifinals
1996 -- defeated Miami, 3-0, first round
defeated New York, 4-1, conference semifinals
defeated Orlando, 4-0, conference finals
defeated Seattle, 4-2, NBA Finals WON NBA CHAMPIONSHIP
1997 -- defeated Washington, 3-0, first round
defeated Atlanta, 4-1, conference semifinals
defeated Miami, 4-1, conference finals
defeated Utah, 4-2, NBA Finals WON NBA CHAMPIONSHIP
1998 -- defeated New Jersey, 3-0, first round
defeated Charlotte, 4-1, conference semifinals
defeated Indiana, 4-3, conference finals
defeated Utah, 4-2, NBA Finals WON NBA CHAMPIONSHIP

Majesteleri ilk şampiyonluğuna ancak 7. yılında ulaşabilmiştir. Onu "O" yapan da bu cümlenin arkasına saklanmış kaybetmişliklerdir. Hani dedik ya o kazanmanın eşanlamlısıdır diye, kazanmayı öğrenmesi için önce kaybetmesi hem de sürekli kaybetmesi gerekecektir. 1976 yılında en iyi film Oscarı’nı kazanmış Rocky filmi gelir gözlerimizin önüne aniden. Boksör önce yumruklardan kaçamayacak, sonra düştüğü yerden kalkıp, bütün o acı, kan, hırs eşliğinde kazanmanın dirilişini gösterecektir. Michael Jordan'ın playoff hikayesi de Rocky'in bir kopyası gibidir. "air Jordan" nickname ile semada uçmaya başlamıştı ama 2. ve 3. yılında efsane takım Boston Celtics'e süpürülecekti. 1985-1986 sezonunda yani Jordan'ın 2. yılında tarihe geçecek bir maç oynanır. 04/20/86 Boston 135 - Chicago 131 (2 OT) A 14,890 / Jordan set the still-unbroken record for points in a playoff game with 63 in game 2. MJ bir playoff maçında en çok sayı (63) atan oyuncudur, playoff sayı ort.sı da 33.4'tür ve ilk sıradadır. Gelelim benim de taraftarı olduğum Bad Boys'la olan mücadeleye. Jordan'ı kazanma evrimine itekleyen olaylar, Bad Boys serilerinde ortaya çıkar. 3 yıl üst üste 4-1, 4-2, 4-3 ile Bulls Bad Boys'a elenir. "Detroit Pistons, who were led by Isiah Thomas and a group of physical big men known as the "Bad Boys". Bu dönemin 2. yılında MJ kariyer karelerinden birini sunar Cleveland serisinde, winning shot eşliğinde. 05/07/89 Chicago 101 - Cleveland 100 A 20,273. Aynı yıl 'Jordan Rules' yakıştırması yapılır Pistons'ın onu savun(ama)ma yöntemlerine.

1989-1990 sezonu Jordan'ın kariyerinin önemli noktalarından biridir. Phil Jackson, Scottie Pippen efsaneleri, en ham halleriyle Chicago Bulls'a katılırlar. Ama Pistons yine izin vermez Jordan'ın NBA Finals arenasına çıkmasına. Bütün çalkantıları, hüzünleri, kaybedişleri, ödülleri, rekorlarıyla geçen bu 6 sene, Jordan'ın basketbol yeteneklerini, tecrübe, olgunluk, nasıl kazanılır, ruh, takım oyunu gibi farklı duygu ve düşüncelerle bütünleştirmiştir. İnşaat sağlam bir zemin üzerine kurulmuştur da denilebilir. Jordan Bad Boys'la yaşadığı bütün o fiziksel savaşlardan mağlup çıkmış ama nasıl kazanıldığını da öğrenmiş, Knicks'e ve pek çok takıma karşı da uygulamıştır. Nihayetinde 1990-1991 sezonunda yine Konferans Finallerinde karşılaşılan Pistons'u bu kez süpürmüş ve finalde de Magic'in zayıflamış Lakers'ını 4-1'le geçerek ilk şampiyonluğunu kazanmıştır. Final serisinin 2. maçında o unutulmaz smaça kalkış, el değiştirme hareketiyle sayıya uzanışına da değinmek gerekir.

1991-1992'de 7 maçlık Knicks fiziksel savaşından galip çıkan Jordan ve arkadaşları, Drexler'in Portland'ını Finallerde rahatlıkla geçerek üst üste 2. yılında da şampiyon olmuştur. Finallerin ilk maçında ilk yarı 35 sayı kaydeden Jordan, attığı 6. üçlükten sonra ellerini iki yana açarak "yapabileceğim bir şey yok malesef üçlükler de giriyor" demeye getirmiştir. Kariyerinin önemli karelerinden birisi de budur kanımca.

Ertesi yıl da değişen bir şey olmamıştır. Jordan Finallerde arkadaşı Barkley'in elinden yüzüğü almış ve parmağına 3. kez takmıştır. John Paxson'ın üçlüğü seriyi 7. maça ve away'e taşımaktan kurtarmış, şampiyonluğu getirmiştir.

Ancak artık oyuna karşı bir arzusu kalmamıştır ve bıraktığını açıklar. Bu kararda babasının öldürülmesi başrolü oynayacaktır. Babasının ölümünden çok etkilenen Jordan, babasının onu bir baseball player olması hayalini de Chicago White Sox ile gerçekleştirecektir. 18 Mart 1995'te Jordan'ın ağzından o meşhur cümle duyulur "I'm back" Jordan dönmüştür ama azımsanmayacak kadar uzun bir süre basketboldan uzak kalmıştır. 45 numarayı giyer. Orlando 6 maçlık serinin sonunda Jordan'a kaybetmeyi tekrar hatırlatır. Jordan artık yeniden kazanmaya başlamalıdır.

Üst üste 3 yıl, önce muhteşem Sonics'i, sonraki 2 yıl muhteşem kelimesinin bile zayıf kaldığı Utah Jazz'ı - John Stockton and Karl Malone are the two players who won most playoff games without winning championship- unutulmaz seriler sonucunda geçerek second three-peat'i gerçekleştirir Jordan. 72-10, 69-13 gibi olağanüstü, kırılamaz 2 dereceyle kapatmışlardır 2 sezonu. 1996-1997 sezonu Finallerinde Jordan unutulmaz karelerine eklemeler yapmayı da ihmal etmez. İlk maçta buzzer beater jump shot ile maçı kazandırır, seri 2-2 iken hasta olduğu halde, ki sahada da inanılmaz bitkin bir görüntü sergilemiştir, 38 sayıyla ve son anlarda attığı üçlükle de maçı kazandırır. Serinin 6. maçında Steve Kerr'le benchte konuşup, son topu ona vererek, ne kadar büyük bir oyuncu, lider ve en önemlisi kazanan olduğunu bir kez daha gösterir. Kariyerinin en unutulmaz anlarından önemli bir kısmını bu yıl paylaşmıştır. 1997-1998 yılı ise perdenin kapandığı ve yazımızın başlangıcında bahsettiğimiz o son sahnenin yaşandığı yıldır. O sahne şöyle anlatılacaktır ;

The Bulls returned to Utah for game 6 on June 14, 1998 leading the series 3-2. In Game 6, Jordan executed a series of plays, considered to be one of the greatest clutch performances in NBA Finals history.

With the Bulls trailing 86-83 with 40 seconds remaining, coach Jackson called a timeout. Jordan received the inbounds pass, drove to the basket, and hit a layup over several Jazz defenders. The Jazz brought the ball upcourt and passed the ball to forward Karl Malone, who was set up in the low post and was being guarded by Rodman. Malone jostled with Rodman and caught the pass, but Jordan cut behind him and swatted the ball out of his hands for a steal. Jordan then slowly dribbled upcourt and paused at the top of the key, eyeing his defender, Jazz guard Bryon Russell. With fewer than 10 seconds remaining, Jordan started to dribble right, then crossed over to his left, possibly pushing off Russell, although the officials did not call a foul. Jordan then released a shot that would be rebroadcast innumerable times in years to come. As the shot found the net, announcer Bob Costas shouted "Chicago with the lead!"

After a desperation three-point shot by John Stockton missed, Jordan and the Bulls claimed their sixth NBA championship, and secured a second three-peat. Once again, Jordan was voted the Finals' MVP, having led all scorers by averaging more than 30 points per game, including 45 in the deciding Game 6.

Jordan'ın önce turnikesi, sonra topu çalışı ve en son ayak hareketi, şutu, sayısı, elleri havada, bilek gösterisi, unutulmaz bir final sekansı. 6. ve son şampiyonluğu bu denli görkemli bitirebilmek de en büyüğe yakışırdı zaten. Greatest Final Moments'da bu sahne tartışmasız 1 numaradır. Jordan sahneden çekilir, tahtına aday pek çok Michael ortaya çıkacaktır. Asıl Don Vito Corleone nasıl ki Marlon Brando ise, onun yerine gelen Al Pacino yalnızca Michael Corleone olabilecektir.

Hatırladığım kadarıyla 1996'dan 14 yaşından itibaren NBA'yi takip ediyorum. Canlı olarak izlediğim en uzak tarihli sahne olarak aklımda hep Jordan'ın kapanış sahnesi vardır. Son maçı, gelgitleri, hatta seriyi de net olarak hatırlamaktayım. Oyuna çocukluklarımızı sürükleyen, atletin arkasına 23 yazarak forma yaptığımız, Petaaarrr Naumoski diye haykırdığımız, babalarımıza demirden potalar tasarlattığımız bir dönemden hatırlıyorum o sahneyi, tüm çıplaklığıyla. Bütün ruhunu oyuna yansıtan bir adamdan, bütün ruhunu oyunlara yansıtmak isteyen çocuklara verilen bir sır olarak duruyor onun anlattıkları. O'nu tvden bile olsa canlı izleyebilmenin hazzını şimdinin çocuklarına anlatamayız sanırım, heyecanlanırız, nefesimiz donar bir yaz akşamı. Belki de aramızda daha canlı izleyenler de olmuştur, ne mutlu onlara. Michael Jordan, yazılara sığmayacak kadar ödül, başarı, zafer, rekorlarla dolu bir kariyer. Pek çok unutulmaz anını bir şekilde belgesellerden, NBA TV'den her yayınlandığında, sıkılmadan izleyebildiğim, çocuklukların kahramanı, kazanmanın eş, kaybetmenin zıt anlamlısı, oyunun ruhu, estetiği, her şeyi...

Son bir cümleyle bitireyim, uykusuzluk problemim var biliyorum ama Cuma gecesi de olunca ipin ucunu kaçırdım biraz, saatler 6'ya gelmekte, akla Makina düşmekte, her neyse ;

"It's Michael Jordan's game"

23

http://www.nba.com/history/players/jordan_bio.html

http://www.nba.com/playerfile/michael_jordan/index.html

http://en.wikipedia.org/wiki/Michael_Jordan

Son Sahne :

http://www.youtube.com/watch?v=-WULyz1-OQc

Top 10 Buzzer Beaters :

http://www.youtube.com/watch?v=53AMMZ0LCeE

Top 10 Dunks :

http://www.youtube.com/watch?v=dwItSThZyQ8

Top 10 Assists :

http://www.youtube.com/watch?v=snTrCCX0E9s

Top 10 Amazing Foul In :

http://www.youtube.com/watch?v=2yyknR7ltkg

New York Knicks maçında yaptığı fake sonrası smacı, Utah son sahne, Nets maçında Drazan Petrovic'i geçip 2 kere topu çevirerek bıraktığı layup -hala anlamlandıramıyorum bu hareketi, Top 10 amazing foul in'in 1.si-, asist Kerr'e yaptığı tabi ki, benim tercihlerim.

Bir de unutmadan Michael'ı Jordan yapan en önemli isimler olan Scottie Pippen ve Phil Jackson'ı da yazımıza dahil edelim.

8 Eylül 2007

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: